
SİO. ”.. ürünü mürünü bırakın; önce bir hikayeniz olsun!.. “ dedi ya. İşte o an. Tam da o an. Ürün ve üretim. Hakikatlerini eliyle itti. Hikayeleri tercih edip. Sonu olmayan bir yola girdi… Ama. Sakın ola üzülmesin süpürgeci CEO. Yalnız değil o! Onun gibi. Kimler var kimler! Sadece süpürgeci değil! Sakızcı. Temizlikçi. Arabacı. Dolapçı. Taşımacı. Çamaşırcı. Hepsinin bir hikayesi var!
Arabacı. Tutku hikayesi anlatıp. Bu arabaya binersen. Hayattan istediğini alırsın masalını okuyor. Dondurmacı. Her anını işgal edip. Kutlama hikayesi yazıyor. Her kaşıkta. Seni Ekvatora. Seni Madagaskara. Lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Bir diğer dondurmacı. Seni haz peşinden koşturuyor. Meşrubatçı saçmalatıp eğlence dünyasına sokuyor. Bir başka meşrubatçı ise. Onu içersen. Sen kendin olursun. Net olursun. Tarzını yaşarsın hikayesi anlatıyor. Patatesçi. Eğer yersen onu. Uzaktaki doğanın kokusunu hisseder. O doğada yaşarsın diyor. Telefoncu. Seni değerli hissettirme hikayesi anlatıyor. Konuşursan özgür olursun. Dünyalara ulaşırsın masalını yazıyor. Ev diye sana kutuyu satan da. Bağımsızlık hikayesi anlatıp. Seni zirveye oturtuyor…. Hele şu çamaşırcı yok mu! Kurnazlığına hayranım! “Kirlenmek özgürlüktür” hikayesini anlatıyor. Hem de çocuklara… Bu böyle gidiyor. Herbiri. Edebiyata soyundu. Sanki ürün değil de. Kelimeleri satıyorlar…
Ama bu dünyada. Bu ülkede. ÇHikayesi olmayanlar. Hikayelerini kalemle değil. Yaşamlarıyla yazanlar var. Masa başına oturup da. Eline kalem alıp. Bir “krank mili” nin hikayesi yazılabilir mi? Kelimelerle oynayarak. Bir torna kaleminin. Bir freze bıçağının hikayesi nasıl yazılabilir?.. Bir elektrik motorunun. Bir somunun, vidanın. Bir takım tezgahının. Bir yayın. Bir dişli çarkın. Hikayeleri ne olabilir ki? Onların hikayeleri. Kendi içlerinde gizli. Mesela. Bir matkap’ ın hikayesi nedir? Tanrı’nın toprağından. Demir cevheri çıkar. Isıl işlemlerle. Şekil verilir. Demir çubuklar yapılır. Çubuklar kesilir. Talaşları alınıp. Yüzeyleri düzeltilir. Sonrası. Mesela haddeleme işlemi yapılıp. Matkap şekillenir… Matkap’ın. Kısaca hikayesi budur. Matkapın hikayesi. Kendi varoluşudur. Hepsi bu! Orada somutluk var. Orada sahicilik var. Orada Çhikayelere yer yok. Orada hakikat var!
Matkap kendi hikayesini yaşar. Yaşayarak yazar. Ama. Meşrubatçı için. Telefoncu, patatesçi için. Birileri. Masanın başına oturup. Hikaye yazar. Hikayeciler var. Onların işi bu. Hikayeler uydurmak. Buna meslek diyorlar! SİO demişti ya! “ Önce. Bir hikayeniz olsun!” diye. Bu bir talep. Bu bir işaret. Bu dünyada. Nerede. Talep varsa. Anında bir arz oluşur. Bu da bir ticaret. Hele ki konu . ÇHikaye ise. Yani. “Çakma Hikaye” ise. İyisi kötüsü. Faydalısı faydasızı. Ne işe yarayıp yaramadığı. Pek de ayırt edilemeyen. Süslü laflarla, resimlerle ve tuhaf hareketlerle. Doldurulmuş. Bir konu ise. Her önüne gelenin. Hikayeci olabileceği bir ortamda. Herkes hikayeci olabilir… Ama öte yandan. ÇHikayecilere kızmamalıyız. Kızacak isek eğer. Doğru dürüst bir ürün yapmak varken. Ticareti. Hikaye yazma kolaylığına getirenlere. Bize hikaye satanlara kızmalıyız.
“Birileri”. O birileri var ya o birileri! İşte onlar. Hikayeleri isteyen onlar! Onlar isteyince. İnsanlar da. Hikaye şirketler kurup. Hikayeler yazar… Hikayeler gökten inmez. Hikayeleri insanlar yazar. İlham alır. Hayal eder. Düşünür.. Ve. Hadi bu sefer “uydurur” demeyelim. Yaratır. Yoktan var eder. Bu doğru. Burada da bir çaba. Bir emek yok değildir. Ama. “..bu neden yapılır?”. Ve. “..bu ne işe yarar?”. “.. hayata ne katar?” Diye sorunca. Karşına. Bir sessizlik duvarı çıkar. Aslında doğru soru. “..bu kim için yapılır?” sorusudur. İşte o zaman karşına. “Birileri” çıkar. SİO veya. SİO’ nun sahibi çıkar. SİO: İyisi de var kötüsü de! Ama iyisi. Altına sahiplik. Üstüne kulluk yapmaz! Sahip! Esas kritik sözcük budur. Hikayeler. Önünde sonunda. Sahipler için yazılır. Sahip: İyi olanı da var. İyi olmayanı da!.. Ama. Nereden bakarsan bak. Sahiplik sahipliktir!.. Sahiplik eski bir konudur. Çook eskilerden gelir. Gele gele bugün. Sahiplik büyük bir ağ olmuştur. Başkalarına sahip olan. Başkalarına sahiplik taslayan herkesin. Bir sahibi vardır! Ve her sahip. Kendi sahibine. Gönüllü kulluk yapar. Peki ne uğruna? Bunu anlamak için. Sahibi reddeden SİU ların. Paha Sapa daki. Gerçek. Yaşanmış hikayesini hatırlamak yeter.
Paha Sapa, Güney Dakota eyaletinde. Black Hills de denilen. Siular için. Kutsal toprak sayılan tepelerdir. Paha Sapa. SİU dilinde “varolan her şeyin merkezi” anlamına gelir. 1868 yılında Paha Sapa, ABD hükûmeti tarafından bir anlaşma ile SİU kabilelerine bırakılır.
Ama. Anlaşmadan kısa süre sonra. Sahip’ in adamı. General Custer’ın. “Bu tepelerde her yerden altın fışkırıyor” demesi üzerine. Altın avcıları bölgeye akın ederler. 1875 baharında artık. Bölge altın avcılarıyla kaynamaktadır. Altın avcıları, Paha Sapa’yı maden ararken delik deşik ederler. Ormanları kuruturlar. Av hayvanlarını tüketirler. 1877 yılında. Sekiz yıl önce. “İşe yaramaz” diye kabilelere bırakılan Paha Sapa’ya. Yeni bir hükûmet kararıyla el koyulur…. Altın’ a çökerler.
İşte! Sahiplik böyle başlar! Nerede bir “çıkar” varsa. Orada. Bir sahip fışkırır yerden!
>> devamı gelecek
Önceki Yazı : Hikaye 1 – Süpürge Dansı
İzleyen Yazı : Hikaye 3 –