Bir Mıh

Birlikte yaşamak zorundayız. Ama beceremiyoruz. Bin yıllardan beri. Çok şeyler düşünmüşüz. Çok şeyler yapmışız. İnsanlık olarak. İnsanlık adına. Bir yandan, “Gerçek olan tek yarış, insanlık yarışıdır”. Deyip yola çıkmak. Sonrasında. Onlarca defa “İnsan hakları” belgesi hazırlamak. Ardından da. Birbirini itip kakmak. Sormadan geçemiyorum. Binlerce kural mı yazmak gerekiyordu? İnsan olmak için.

Okumaya devam et

Ne öngörü ama!

Konumuz Fil. Tamam da. Buraya nereden geldik? Nereden mi. O. Çok konuşulan. Hiç anlaşılmayan. Kelimenin tanımından. Devam edelim o zaman. Bakalım nereye varacak. … Bizim fil şaşkın. Etrafında bir takım adamlar. Kendisine dokunup duruyorlar. Şaşkın. Kendi kendine soruyor. “Ne yapmak istiyor bu adamlar?” diye. Aslında kötü bir niyetleri yok. Ama. Fil nereden bilsin? Nasıl anlasın? Bu adamlar kör. Göremiyorlar yani. Yedi kör adam. Hikayeyi bilirsiniz. Bir filin etrafındalar. Karşılarında bir şey var. Bir “şey”. Herbiri dokunarak. Bu şey’in. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Hepsi bu!

Okumaya devam et

Başkan 3 : Gönüllü Kulluk

 

Soru şu: Bu kayırma nereden çıktı? Nasıl besleniyor? Biraz geçmişe dönelim. Aslında. Adam kayırma yeni bir şey değil. Herhalde çok çok eski zamanlardan beri de vardır. Ama tarih bunu ortaçağ papazlarının başlattığını yazar. Bilirsiniz papazların çocukları yoktu. Çünkü evlenemiyorlardı. Ama yeğenleri vardı. Kardeşleri. Teyze çocukları filan. Kayırmak için. Nasıl mı kayırıyorlardı? Papaz olmanın nüfuzunu. Söz geçirme gücünü kullanarak tabii ki. Nüfuz! Büyülü sözcük bu. Nüfuz. Görünmez. Ama bilinir. Her kapıyı da açar. Öyle bir anahtar ki!

Okumaya devam et

Başkan 1 : Koltuk

 

En bilineni CEO dur. İş dünyasından. Eğer ticari bir şirkette çalışmaya başlamışsanız. Önünde sonunda. Olmak isteyeceğiniz şey budur. CEO. Yani İcra Başkanı. Yani. Şirketteki. Tüm profesyonellerin. En üstündeki kişi. Konu da bu zaten. Üstte olmak. Daha üstte. En üstte. Bu öyle bir tırmanış ki. Dur durak yok! En sonunda da başkan! Başkanı olmayan iş yok. Başkanın çeşidi de çok. Neler var neler!

Okumaya devam et

Yönetiminherşeyi 9 – Flüt

Tek göz bantlı. Siyah. Ayağın teki tahtadan. Kolların biri. Kanca. Kaptanlığa yükselmek kolay mı? O bir kaptan. Kalyon kaptanı. Üst yönetici. Sert bakışlarla güverteyi süzüyor. Güvertenin iki yanında. Forsalar kürek çekiyorlar. Köleler. Ayaklarından zincirli. Başlarında eli kırbaçlılar. Motivatörler diyelim mi? Direklerin birinin üstünde. Bir tayfa. Uzakları gözlüyor. Planlamacı. “Kara göründüüü!” diye bağıran. Hepsi bu değil. Bir kişi daha var. O pek farkedilmez. Ama vardır. Çıkardığı sesten biliriz. Bir tür davul sesi. Tempolu …bum..bum..bum.. Ritmik. Yunanlılar flüt kullanırmış. Davul yerine. Kürekçiler için. Kürekler, aynı anda kalksın. İnsin. Çekilsin diye. Aynı anda. Hep birlikte. Yani. Koordinasyon. Bazan dörtbin kürekçi için. Kolay mı? Flütçü yoksa. Kalyon ilerlemez. Yalpalar. Sağa sola.

Basitçe söylersek: İş var. İşbölümü var. Lider. Plan. Onlar da var. Amaç da. Motivasyon da. Hepsi var. Ama. Koordinasyon yoksa eğer. Gemi ilerlemez. Döner durur. Boşuna çaba!

 

Yönetiminherşeyi 8 – Lokma

 

Bir lokma. Atarız ağzımıza. Çiğneriz. Sonrasında. Neler olur neler! Önce. Tükürük salgıları. Hamur gibi yoğurur lokmayı. Ardından. Yemek borusundan yolculuk. Ve mideye iniş. Midede. Asitli su ve enzim banyosu. Sonra üç metrelik bir yolculuk. İnce bağırsakta. Lokma besin olur. Her besin kimyevi maddelere ayrılır. Çeperlerden emilir. Kana karışır. Her madde işe yarayacağı organa gider. Göze. Kalbe. Ciğere. Kalanlar posadır. Kalın bağırsağa. Oradan da dışarı. Tüm bu işler 24 saatte tamamlanır. Lokma sindirilir. Bu lokmadır insanı yaşatan. İnsanın yaptığı. Sadece çiğnemek. Ötesi sistem.

Organizasyonların lokması bilgidir. Bilgiyle beslenir kurum. Bilgiyle yaşar. Eğer sindirilirse. Bilgi fikir olur. Fikir kararı yaratır. Karar eylem olur. Eylem sonuç verir. Ne zaman ki sonuç fayda üretir. İşte o an. Bilgi sindirilmiştir. Basitçe söylersek: Bilgiyi sindirecek sistemler yoksa. Ve beyinler kendi aklıyla düşünmüyorsa. Bilgi posadır. Hazımsızlık yapar.

 

Yönetiminherşeyi 7 – Kaya Parçası

 

Önce taşları temizledim. Zor olmadı. Sonra da ayrık otlarını söktüm. Uzun sürdü. Fakat bitirdim. Ama. Bahçenin ortasındaki o iri kaya parçası var ya! Onu ne yapacağımı bilemiyorum. Zorladım. Kımıldatamadım bile. Gücüm yetmiyor. Birilerini mi çağırsam. Elbirliği ile kaldırırdık. Sonra da toprak getireceğim. Ekip biçmek için…Amacım bu. Ayrıca. Yaşlanmış ağaçları da budamam lazım. Ama. Çok yüksekler. Tek başıma yapamam. Bir alet bulmalıyım. Kimden? Nereden? Kısacası. Yardıma ihtiyacım var.

Bir organizasyonda yaşanan olaylar da bundan farklı değildir. Amaçlar yetenekleri aşar. Aşınca da. Birlikte çalışır insanlar. İşleri bölerler. Sonra da işbirliği yaparlar. Yani yardımlaşırlar. Ve bu sebepledir ki. Yöneticiler. Pek farketmezler ama. Özünde. Yardımlaşmayı sağlamalı. Yardımlaşmayı yönetmelidirler. Basitçe söylersek: En temelde. Organizasyonun ihtiyacı. İnsanların yardımlaşmasıdır. Bir amaç için. Yardımlaşmayı sağlayamıyorsan. Yarattığın sorunları çözer durursun. Yönetmezsin. Yorulursun.

 

 

Yönetiminherşeyi 6 – Yerçekimi

 

Herşey gökyüzüne doğru yükseliverdi. Böcekler, karıncalar, kediler. Elma bile yükseldi. Newton’ un elma’sı. Yere düşmesi gerekmez miydi? Havalanıverdi. Birçok şey. Hepsi yerinden oynadı. Formül dağıldı anlaşılan. F= g.(m1.m2/r2). Yani “yerçekimi” . Görmüyorduk. Ama vardı. Güçlüydü. O yokoldu. Herşey bir yana dağıldı. Yerçekimi. Bu fiziksel bir çekim. Madde ile ilgili. Ağırlıkla. Peki ya duygular. Onlar da uçtu mu boşluğa? Onlarla ilgili bir çekim var mı acaba? Organizasyonlarda mesela. İnsanları bir arada tutan bir güç. Var mı? İnsanları. Organizasyona çeken. Tutan. Ama insani. Kesintisiz. Var mı? Kurallar? Hayır! Kontrol? Hiç te değil! Otorite? Asla! Korku? Güldürmeyin! Para, ünvan? Kandırmayın. Başka? Sözü uzatmayayım! Var aslında. Ama görülmüyor. Hem de yanıbaşımızda. Kültür. O yoksa. Hiçbirşey yokBasitçe söylersekBirlik istiyorsan. İnsanlar arasında. Önce kültürü yönet. Yoksa..Saçılıverirler sağa sola. İnsanlar. Tutamazsın.

Yönetiminherşeyi 5 – Menemen

Menemen yapacağız. Milli yemek. Malzemeler iyi olmalı. Kaliteli yani. İhtiyacımıza göre. Yoksa lezzeti tutturamayız. Ne kadar çabalarsak çabalayalım. Bilirsiniz. “Her sonuç baştan şekillenir”. Neyse! Domatesin en iyisini bulduk. Tarladan. Tam da mevsimi. Sivri biber çıtır çıtır. Bahçeden. Yumurtalar. Kümesten. Tavukların altından. Soğan, tereyağı,..Hepsinin en iyisi elimizde. Hepsi Yerli. Bu toprağın ürünleri. Öyle de olmalı. Taşıma suyla değirmen mi döner? Her şey hazır. Ama. Düşününce. En iyi malzemeler bizde diye..En iyi menemeni yapabilir miyiz acaba? Zor soru! Şöyle de sorabiliriz. En iyi futbolcular bizde diye şampiyon olabilir miyiz acaba? Ya da. En iyi çalışanlara, en yüksek teknolojiye sahip olmak, en yüksek karı getirir mi acaba? Bunların hiçbirinin garantisi yok. Çünkü. Basitçe söylersek: Başarıyı getiren, nelere sahipolduğumuz değil; Sahip olduklarımızla ne yaptığımızdır. Buna da “yönetim” derler.

Yönetici Sonuçlara Karşı

 

2Untitled

 

Yöneticinin işi gerçekten de bir muammadır. Yani gizemli.

Bir iş olarak yöneticilik yapılıp yapılmadığını kavramak hiç de kolay değildir. İster bir şirketi yönetsin, ister bir devleti, isterse de köşebaşındaki bakkalı. Neyi yönetirse yönetsin. Bilinen tek şey var: yöneticinin yönetip yönetmediği sonuçlarda belli olur. Bunun başkaca bir yolu görünmüyor. Başlanması gereken nokta burasıdır. Yani bir yönetici, eğer uzunca bir süre sonunda hala sonuç alamıyorsa, beklenen sonuçlarla ilgili iyiye doğru bir gidiş yok ise, bunun anlamı iyi yönetemediğidir. Ya da yöneticilik işini yapamadığı. Zaten, herkes de yönetici olamaz ki!

Okumaya devam et