Bir Tuhaf Mayıs Günü 1 – Hasbelkader

Babam. Buğulu bir ses ile. “… gelsene Haluk” diye çağırdı beni yan odadan.

Bu gün okul yok. Bugün tatil. Işıl ışıl bir gün. Mayıs günlerinden biri. Mayıs’ı severim. Sokak beni çağırıyor. Oyun oynamak geçiyor içimden. Ama, mutfaktaki masanın üzerine kitapları koymuş çalışıyorum. Bu hep böyle oldu. Kitabı hep. Sokağa tercih ettim. İyi mi oldu bilemem. Kitap dediğime bakmayın. İlk okul sınıflarından birindeyim. Ya üç ya dört. Belki de ikinci sınıf. Okuma maceram yeni yeni başlıyor anlayacağınız. Babam neden çağırıyor ki beni? Tuhaf!

Okumaya devam et

Hasan ve Vakur 7 – Meyvanın Sabrı

Hasan. Kuru kuru öksürdü. Öksürürken. Kesik kesik de olsa. Konuşmayı sürdürdü. “Bugünün insanının. Oyuncakları o kadar çok ki! Onlarla oyalanmaktan. Kendi varoluşlarını bile farkedemiyorlar. Kendilerini kaybetmiş bunların hepsi.…. Baksana! Bugünün insanları. El oldu, parmak oldu. Tuşlara dokunan. Bugünün insanları. Göz oldu. Diziden diziye gezen. Haberden habere koşan. Bugünün insanı kulak oldu. Bağrış çağrışı. Müzik diye dinleyen… Gözler dışarıda. Kulaklar dışarıda..Ve sonunda da..

Okumaya devam et

Hasan ile Vakur 6 – İzler

“…. Destan Mestan derken. Şunu demek istiyorum. Destan yazıyorum diyerek. Destan yazılmaz. Olaylar olur. Ve geçer. Topluluklar. Zamanla. Olup bitenleri kavrar. Ve sindirir. Sonrasında. Adım ve adım. Olaylar destanlaşır…. Kendi aklınca. Destan yazıyorum diyerek. Kendine göre. Bir iz bırakılamaz… Her canlı. İstese de. İstemese de. Zaten bir iz bırakır. Tabiata bak evlat. Tabiata bak!  Sümüklü böceğe bak mesela.

Okumaya devam et

Hocam 1 – Pencere

Hoca seni bekliyor” dediler… Asistanlık sınavına girmiştim. Hem yazılı. Hem sözlü. Sınavı asistanlar yapmıştı. Bu sebeple de. Hoca beni görmemişti… Sınavı kazanınca. Beni görmek. Benimle konuşmak istemiş.. “Odasında” dediler..

Gittim. Bu. Sevgili hocamın. Odasına ilk girişimdi… İyi ki girmişim!

Okumaya devam et

Hasan ile Vakur 5 – Mestan

Hasan biraz  nefeslenip sürdürdü sözlerini. ‘Sahip olmak. Bunu kavradın. Ama. “olmak“. Bu nedir diye düşünüyorsun galiba? “Olmak”. Özetin özeti olarak. İnsanın kendisini inşa etmesi demektir. Bu hayatta her insan. Kendi insanlığını inşa eder. Ve bu inşaat hiçbir zaman bitmez. Çünkü. Ömür buna yetmez. Bu inşaatın. Bu tasarımın malzemeleri nedir dersen. …

Okumaya devam et

Hasan ile Vakur 4 – Ceviz

Tamam Hasan amca. “Sahip olmak ya da olmak”. Tüm mesele bu!..Sahip olmayı anlıyorum. Ama. Olmak! Bu nedir? …“İyi soru evlat. Herkes. Senin gibi. Sahip olmayı. Çok iyi anlıyor. Çok iyi biliyor. Çünkü. Herkesin hayatı bunun üzerinden yürüyor. Sonuç olarak. Herkes sahip olmak istiyor. Bir servete. Bir eve. Bir toprağa. Bir arabaya. Eşyalara. Bir makama. Bir ünvana. Bir koltuğa…. Bilgilere. İlişkilere. Nasıl diyorsunuz?“Network” e… Bugün bana. “Hayat nasıl bir şeydir’ diye soracak olsan.. Cevabım çok açık olur…

Okumaya devam et

Hasan ve Vakur 3 – Krita Yuga

Mahallelinin “Hasan Amca” sı. Onu. Yediden yetmişe herkes. Böyle bilir. Hasan amca. Sahici bir adamdır. Neyse odur. Biraz da farklıdır. Mesela. Böylesine koyu bir salgın döneminde. Kaderiyle baş başa bırakıldığı. Bu günlerde. Görmüş geçirmiş. Bir esnaf olarak. Dükkanın kapısında. Birisi. Bir müşteri gölgesi. Belirecek olsa. İlk düşündüğü şey. Ne olurdu dersiniz?

Okumaya devam et

Hasan ve Vakur 2 – Sehpa

 

Vakur. Patlak egzos sesi. Ve sert bir fren duyunca. Hasan amca’nın geldiğini anladı. Babasının kadim dostu…. Hergün olduğu gibi. Onu karşılamak için. Kapıya çıktı. “N’oldu Hasan amca! Bugün biraz geç kaldın” dedi. Hasan amca genç Vakur’un. İşteki komşusuydu. Bitişikteki züccaciye dükkanı Hasan amcanındı. Ama. Adı “Züccaciye” olsa da. “Ne ararsan bulunur” türünden bir dükkan. İğneden ipliğe kadar denir ya. İşte öyle bir dükkan…. Sadece züccaciye değil. Biraz mefruşat. Biraz tuhafiye. Biraz da manifatura. Hatta hırdavat… Öyle bir dükkan. Hatırladınız mı bunları?

Okumaya devam et

H & V 1 – Tıssss

Size Maria ile Marquez’ in masalını anlatmayı tercih ederdim… Napolyon ile Josephine’in. Kahlo ile Rivera’nın aşklarını anlatmak isterdim sizlere… Belki de. John Lennon ile Yoko Ono’ nunkini… Ama yok işte! Olamıyor! Bizler. Birilerinin. Ballandıra ballandıra anlatıp durduğu gibi.. Alice’in harikalar diyarında değiliz!.. Bu. Hasan ile Vakur’un bir hikayesi olacak.. Bizden. Bu topraklardan bir öykü… “Yok artık!” diyerek hayretlere düşülmesi gereken. Ama. Öte yandan. Hiç de hayrete düşülmeyen bir öykü… Bu, Hasan amca ile genç Vakur’ un öyküsü. “Hasta” ile “Vaka” nın!

Okumaya devam et

Çırpınış

 

 

Ekerbiçer babama sordu. Beni göstererek. “Bu oğlan senin mi?” “Evet , benim büyük numara “ dedi babam. Büyük numara dediği de. Daha altı yaşındaki ben… Arnavutköyde. Sahildeyiz. O zamanlar. Daha çay bahçesi. Daha bir iki çay masası bile yok sahilde! Sahilde sadece sahil var…. Ekerbiçer. Ki o. Türkiye liglerinin. Gelmiş geçmiş en uzun boylu futbolcusu idi. Babamın arkadaşı. Benim de  Mehmet amcam. Kolumdan tuttuğu gibi. Beni denize fırlattı. Havada uçtuğumu hatırlarım…

Okumaya devam et