Hikaye 3 – Kem Küm

Sadece şirketler için değil! Kendileri için de hikaye yazar İnsanlar. Hikayecilik mesleğinde olmayanlar bile yazar.. Bu türler daha çok.  Konuşarak yazar! Yapılmamış kariyer hikayeleri. Yaşanmamış sevda hikayeleri. Olmamış kahramanlık hikayeleri. … Anlatırlar da anlatırlar. Yazarlar da yazarlar. Susturamazsın! Durduramazsın!

Bir edebiyat dalı olarak düşünüldüğünde. Hikayeler “kurmaca” olabilir. Neden olmasın? Marcel Proust. Herhangi bir tren biletinin bile. Onlarca hikayeye. İlham verebileceğini söyler. Yaşamın içindeki. Küçük bir kıvılcımdan. Büyük. Yakıcı hikayeler çıkabilir. O da eğer. Beyinler dolu. Yürekler de coşkulu ise. Tabii ki herkesten hikaye kurmaları beklenemez. Bu da bir tür yetenektir. Ama. Bir kez hikaye kurulduğunda. Yazılan hikayeyi. Yaşanmış gibi sunmak! Ya bu nedir? Bir tür sahtecilik değil mi!

Bunun ardındaki niyet. Olsa olsa. Kendini göstermektir. Kendini farklılaştırıp. Başkalarını etkilemektir. Başka ne olabilir ki! Bu yaklaşımın. Karşıdakilere. Dinleyenlere. Pek de bir zararı olduğu söylenemez. En fazla; Vakitlerini çalarlar! Ama bu. İnsanın kendi kendisini aldatmasıdır. Tabii ki hiç kuşkusuz. Bu. Başkalarını da aldatmaktır. Sonuç olarak ise. Bir tür yalandır!

Hele ki. Bu aldatmaca sürerse. Başarılı olduğu sanılıp. Alışkanlık haline gelirse. İşte o zaman. Adım adım gerçeklerden uzaklaşılır. Ve giderek. Hayattan kopulur. Ve sonunda bir hayal dünyasının içine düşülür… Bu nedenle kanmayın. Kendisini padişah, sultan sayanlara. Şaşırmayın. Kendini efsane görenlere. Kendisine star diyenlere… Onlar. İpinden kopmuş. Hayal boşluğunda salınan. Balondan başka bir şey değildir. Günü gelir. Ya sönerler. Ya da patlarlar!

Hikaye uydurmak için. Malzeme çok.

Kimi hikayeler. “Kişiler” üzerinden yazılır. “.. Duydunuz mu? Bimemkim o başkan. Şahsımı telefonla aradı. Saatlerce görüştük..”  “..Söylediler mi? O çook ünlü bilmemkimle. Şahsım aynı masada oturduk…” “.. Gördünüz mü? O peek meşhur bilmemkimlerle aynı fotoda yer aldık “…

Bazı hikayeler ise. “Mekanlar” la ilgili yazılır. “.. Kurbağalar çatlasa da patlasa da. Bu vadiye. Öyle derin kuyular açacağız ki. Çıkan sular dere olacak. Dereler birleşecek. Kanal olacak… Timsahlar da. Daha rahat avlanacak “…

Bir diğer hikaye türü de. “Zaman” larla ilintilidir. “.. Fatih istanbulu kuşattığında.  Şahsım da oradaydı. Haliçe bir at sürüşü vardı ki! Görseniz. Tüyleriniz diken diken olurdu!”..

Son zamanlarda gelişen. Bir başka hikaye şekli de. “Sözcükler” le ilgili. Kavramların peşine takılıp. Kendini var etmeye çalışan. İnsanlarla ilgili… Aslında. O kavramlarla. Uzaktan yakından. Pek bir ilgileri yok ama. Olmasa da. Bu sözcüklere bir çengel atıp. Tutunuyorlar. O sözcükleri. Her an. Her yerde kullanıp. İçlerini boşaltmaktan. Anlamlarını tüketmekten başka yaptıkları bir şey de yok!… Bu daha çok politik lafazanlık! Demokrasi. Adalet. Eşitlik. Şeffaflık… mış diyorlar ama. Sorsan nedir diye. Cevap “kem küm”!

Bir de. Yeni kavramlar türetenler. Yeni kavramların peşinden koşanlar var. Ama bunların aslında. Konuyu. Konuların tarihini bilmeyip. Üstelik merak da etmeyip. Onlarca yıldır. Zaten var olan anlamlara. Yeni isimler verip. Yeni etiketler yapıştırmaktan başka. Yaptıkları bir şey yok… Bu da daha çok. Uzman bilgiçliği! Örnek çok. Tek bir tane vereyim yeter. Mesela. Yönetim ile iletişim’I yapıştırmışlar. Olmuş “yönetişim”. Sorsan. Bu nedir diye. Bir dolu laf edip. Sakız çiğner gibi. Hikaye yazarlar. Büsbütün. Kafanı karıştırırlar.

İşte böyle!

>> devamı gelecek

Önceki yazı: Hikaye 2 – Paha Sapa

İzleyen Yazı : Hikaye 4 –

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s