Hasan ve Vakur 2 – Sehpa

 

Vakur. Patlak egzos sesi. Ve sert bir fren duyunca. Hasan amca’nın geldiğini anladı. Babasının kadim dostu…. Hergün olduğu gibi. Onu karşılamak için. Kapıya çıktı. “N’oldu Hasan amca! Bugün biraz geç kaldın” dedi. Hasan amca genç Vakur’un. İşteki komşusuydu. Bitişikteki züccaciye dükkanı Hasan amcanındı. Ama. Adı “Züccaciye” olsa da. “Ne ararsan bulunur” türünden bir dükkan. İğneden ipliğe kadar denir ya. İşte öyle bir dükkan…. Sadece züccaciye değil. Biraz mefruşat. Biraz tuhafiye. Biraz da manifatura. Hatta hırdavat… Öyle bir dükkan. Hatırladınız mı bunları?

Okumaya devam et

H & V 1 – Tıssss

Size Maria ile Marquez’ in masalını anlatmayı tercih ederdim… Napolyon ile Josephine’in. Kahlo ile Rivera’nın aşklarını anlatmak isterdim sizlere… Belki de. John Lennon ile Yoko Ono’ nunkini… Ama yok işte! Olamıyor! Bizler. Birilerinin. Ballandıra ballandıra anlatıp durduğu gibi.. Alice’in harikalar diyarında değiliz!.. Bu. Hasan ile Vakur’un bir hikayesi olacak.. Bizden. Bu topraklardan bir öykü… “Yok artık!” diyerek hayretlere düşülmesi gereken. Ama. Öte yandan. Hiç de hayrete düşülmeyen bir öykü… Bu, Hasan amca ile genç Vakur’ un öyküsü. “Hasta” ile “Vaka” nın!

Okumaya devam et

Kutu 9 – Alcatraz

 

Paatt! Tok bir ses.

Güvenlik görevlisi dona kaldı. Tam da önüne düşmüştü. Gökten mi? Yukarılara baktı gayrı ihtiyari. Bir şey yok! Pencerelerden kafasını uzatanlar yok. Binanın her yeri camdan bir deri. Açılmıyor ya! Ses de geçirmiyor. Hiç birşey geçirmiyor. “İzole!” İnsan hayatları gibi. Burası “Alcatraz”. Bir tür esaret! İş mahkumluğu. Ee! Peki. Nereden düştü bu? Uzaydan mı?

Okumaya devam et

Kutu 8 – Kelebeğin İntiharı

 

İyilik sürgündeyken. Kapatıldığı zindanda. Kötülük. Meydanı boş buldu. Aldı başını gitti. Sonuçta. Çıkar için iyilik. Eşiği de aşıldı. “Çıkar için kötülük” var artık. İlk çağları saymaz isek. Rönesans’ la birlikte. İnsan bir amaçtı. İnsan. Herşeyin ölçüsüydü. Zamanla. İnsan bir amaç olmaktan çıktı. Bir araç oldu. Kullanılan.. Bugün. “Network” denilen de bu! “Kullanışlı İlişkiler”. Ama dedim ya! Burada durmadı. Sonrası var…

Okumaya devam et

Kutu 7 – Zindandaki İyilik

 

Kötülerin araçlarını kullanmak. Ama aynı zamanda iyi olmak. Ve iyi kalabilmek. Macchiavelli’ nin bu görüşü. Pek de aklına yatmamıştı Bay X’ in. “Kötülükle mücadele. Bu kadar kolay olsaydı. Ben kendimi boşluğa bırakır mıydım hiç?” diye düşündü.. Bay X’ in. Şimdiye kadar yaptığı. Köşeden izlemekti. Karışmamak. Bulaşmamaktı. Önüne engeller çıksa da. Çatışmayıp. Yanından geçmekti. Hepsi. Acı duymamak için. Evet. Bir mücadele yaptı. Ama. Onun tüm mücadelesi kendi içinde oldu. Tükenmez bir iç didinme yaşadı. Ve dayanılmaz bir noktaya gelince de. İşte. Boşluktan aşağı bıraktı. Kendisini. Aklını kurcalayan. O soru ile birlikte: “Başka ne yapabilirdim ki?

Okumaya devam et

Kutu 6 – Bir Avuç İyilik

Bay X’ in. Sorduğu soru bu. İyiler kötü mü olsun? Acı çekmemek için. Onsekizinci yüzyıl aydınlanmacısı Voltaire’ e bakarsak. Kötülerin. Bu dünyada. Bir misyonu vardır. Fransız düşünür Voltaire der ki: “Kötü insanlar, yeryüzüne serpilmiş bir avuç iyi insanı sınamaya yararlar”. Bu ifadeye bakınca. Ne anlamalıyız? Öncelikle. “Kötüler. Başka da bir işe yaramazlar!” anlamı var gibi. Ayrıca. Voltaire de kabul etmiş ki. İyi insanlar azınlık. Ne diyor? “Bir avuç!

Okumaya devam et

Kutu 5 – İyiler ve Kötüler

 

En üstteydi. Kutunun en üst noktasındaydı. Doyasıya bir nefes aldı. Uzaklara baktı. Derinlemesine. Güneşe ve gölgelere. Salınan çalılara. Uçuşan yapraklara. Akan suya. Esen rüzgara. Bir kaç adım attı. Zirvedeki. Helikopter pistinin yanından geçerek. Çatının. Tam kenarına geldi. Durdu. Uzun süre öyle durdu. Sonra. Kollarını iki yana açtı. Ve. Yükseldi parmak uçlarında. Uçmak istermiş gibi. Ama birden….

Okumaya devam et

Kutu 4 – Breeam!

Bay X’ e öyle demişlerdi. Binayı tanıtırken. “Akıllı bina”. Reklamcılar. Satışçılar. Mimarlar. Hepsi söz birliği etmişcesine. Neler neler anlatmışlardı. Bir bilseniz! Mesela. Önemli verilerin izlenebildiği 28 bin tane kablosuz sensörle çalışan gözlem monitörleri bulunuyordu binada. Ne işe yarar derseniz? Bir akıllı telefon uygulaması ile de herhangi bir kişinin binaya girdiği ve nerede olduğu takip edilebiliyordu. Daha ne olsun! Belki. Mahremiyet. Biraz tacize uğruyor gibi gelebilir. Ama. Olacak o kadar! Hepsi güvenliğiniz için!

Okumaya devam et

Kutu 2 – Bay X


 

Evet. O’ da buradaydı. Ona “Bay X” diyoruz. Sahiden de “X” idi. Yani bilinmeyen. Diğerlerinin gözünde. Hep cilalı. Parlak ayakkabıları olmasa. Bir takım elbise içinde kundaklanmış gibiydi. Kompekste yaşıyordu. Çoğu gibi. Bu rezidansta oturur. Buradaki ofiste çalışır. Alışveriş için buradaki “Shopping Center” a gider. Buradaki “Fitting Center” da sporunu yapardı. Geçişlerinde. Giriş çıkışlarında. “Concierge” ’ e tebessüm ederdi. “İyi biri” diye bilinirdi. Yani “kötü”lüğü görülmemişti. Kompleks sakinlerinin gözünde. Bir çatışması. Bir çıkışması. Bir sataşması olmamıştı. Kendi halinde biriydi. Hafiften gizemli. Yani sadece bilinmeyen değil. Aynı zamanda. “Çözümlenemeyen” biriydi. Diğerlerinin gözünde.

Okumaya devam et

Kutu 1 – Dört duvar

Karanlığa uyandı. O sesle. Paatt!!

“Pat!” diye bir ses. Ne kadar da zor! Bir sesi harflerle yazabilmek. “Paattt!” Tok bir ses. Ve sessizlik. Kimse ne olduğunu anlamadı. Kanatlanıverdiler, saçaklardaki kuşlar. Bazı camlar açıldı. Kafalar uzandı etraf binalardan. Sağa sola baktılar. Şaşkın şaşkın. Ama bir şey anlayamadılar. Göremediler. Sadece bir ses. “ Paattt!!”. Hepsi bukadar! Başlar içeri çekildi. Birer birer. Pencereler tekrar kapandı. Herkes işine döndü. Sanki. Hiç birşey olmamış gibi. Hiçbirşey! Ama. Bir tek o güvenlik görevlisi. O dönemedi işine. Donakalmıştı. Binanın önünde.

Okumaya devam et