Elinize bir çubuk alın. Tahtadan. Dört parçaya bölün. Eşit olmaları şart değil. Sonra. Bu dört tahta parçasını. Köşelerinden birleştirin. Ne oldu şimdi? Bir çerçeve. Ama. Başka bir şey daha oldu. Biliyor musunuz ne oldu? Bu çerçeve. Tüm evreni ikiye bölmüş oldu. Tüm evreni! Şaşırdınız mı?
Okumaya devam ediniz >>
Şaşırmayın. Öyle oldu! Bu basit ahşap çerçeve. Evreni ikiye böldü. Nasıl mı? Çok açık aslında. İçerdekiler ve dışardakiler diye. Bir yanda. Çerçevenin içindekiler var. Öte yanda da. Çerçevenin dışındakiler var.
Tuhaf görünebilir ama. Ne zaman ki bir sınır çizilir. O zaman. Evren bölünür. İçerisi ve dışarısı diye. Ve siz. Ya içeride olursunuz. Ya da dışarıda… Eğer ki bir sınır var ise. Hem içeride . Hem de dışarıda olamazsınız. Dışında olmak nedir derseniz! Bu da aslında. Başka bir şeyin içinde olmak anlamına gelir. Başka bir şeylerle beraber. Başka birileriyle.
Şimdi.
Bugün gelinen noktada. Sınırlar gevşedi. Bulanıklaştı. Sınırlar zorlanıyor. Herşey birbirinin içine nüfuz ediyor. Birbirine bulaşıyor. Düşünceler. Meslekler. Cinsiyetler. Ülkeler. Kavramlar. Organizasyonlar. Diller. Uzmanlıklar. Yiyecekler. Giyecekler. Kültürler… Sınırlarla çizilen. Standartlar, formatlar. Reçeteler. Eriyor. Ortaya. Çıka çıka. Ne mi çıkıyor? Söylemem! Siz düşünün. Siz adını koyun! Ama. Ortaya çıkan şey. Bazan. Bir bulamaça benziyor.
Mesela bilim dalları. Onların yakınlaşmasında bir sorun görünmüyor bence. Disiplinlerarası bilimler bakışı çeşitlendiriyor. Mekatronik. Antropoloji. Çevre mühendisliği… Bir de yemekler var. Onu buna kattıkları yemekler. Çeşit olsun diye. Hadi. Örnek verip de. Midenizi bozmayayım… Giyecekler var bir de. Annem. Her söküğü dikerdi. Her yırtığı yamardı. Şimdi. Özellikle dizleri, paçaları. Özellikle yırtıyorlar. Üstüne de. Kruaze ceket giyip. Kravat takıyorlar. Olur mu olur. Aslında güzel de olur. Ama . Biz. Buna “altı kaval. Üstü şeş hane” derdik! Bunun adı. Özgürlük oldu. Gelelim cinsiyet bulamaçına. Ona bulaşmıyorum bile. O da var. Ve daha bir sürüsü…
Ama. Tüm bunlar. Yine de sorun değil. Zararlı da sayılmazlar. Oluyor işte! “Zamanın ruhu” deyin geçin. Ama esas sorun. Nedir bilir misiniz? Esas sorun “Sosyal Bulamaç”.
Tekrar. Çerçeveye dönelim.
Diyelim ki. Bir çerçeve oluşturdunuz. Sanki. Bir “çalışma grubu” kurmuş gibi. Ne bileyim! Bir “konsey” mesela. Bir “bakanlar kurulu“. Ama. Sonunda bir çerçeve işte! Birileri içeride olacak. Birileri de. Dışarıda kalacak. Bu tahta çerçeveye bir çok anlam yükleyebilirsiniz. İçlerini doldururken. İçeride. Benden yana olanlar. Dışarıda. Bana karşı olanlar. Gibi. Zihniniz böyle çerçevelerle dolu olabilir. Tercih ve davranışlarda da bir dizi çerçeve kurarsınız. İçeride. İşime yarayanlar.. Dışarıda. İşime yaramayanlar.. Gibi. Olur. Olabilir. Birileri böyle çerçeveler tasarlayabilir. Gruplar kurabilir. Bunu yapanlara gelirsek. Çerçeveyi kuranlara. Bunlar. İyi de olabilirler kötü de. Kurnaz da olabilirler. Aptal da. Bunu yapma konumunda olanlar. Zalim de olabilirler. Şefkatli de. Hırsız da olabilirler. Dürüst de. Daha bir dizi sıfat eklenebilir bunlara da. Ama “sosyal bulamaç” sorumluluğu. Yalnızca. Çerçeveyi tasarlayanlar da mı acaba? Çerçeveyi dolduranların. Çerçeveye dahil olanların. Hiç mi sorumluluğu yok! Var tabii. Aslında. Sosyal düzeni. Bulamaç haline getiren onlar. Onların tercihleri…
Peki, sosyal bulamaç nedir derseniz. Vıcık vıcık bir şeydir derim.
Söyleyeyim…
Devamı gelecek >>
İzleyen yazı: Çerçeve 2