Çıplak

 

O kadar kolay mı sandın? Hiç de değil! Önce soyunacaksın. Ya da arınacaksın diyelim. Yanlış anlaşılmasın. Terkedeceksin bir şeyleri. Başkaca bir yolu yok bunun. Sahip olduğun herşeyi bırakacaksın. Hiç bir şey kalmayacak üstünde. Bu bir arınma. Fazlalıkları atacaksın . Sadece sen ve sen kalacak. Ancak o zaman anlayabilirsin. O da belki.

Okumaya devam et –>

Sırayla sayalım. Önce malını mülkünü bırakacaksın. Nelerin varsa. Hepsini. Konağını köşkünü. Arsalarını. Bankalardaki paralarını. Yatırımlarını. Hepsini terkedeceksin. Yapabilir misin? Hisse senetlerini. Tahvillerini. Boşaltacaksın bankalardaki kasalarını. Vazgeçeceksin alacaklarından. Nasıl kazanıldığı belli olmayan. Ve bunu da herkes bilecek

Ardından sıyrılacaksın gücünden. Sileceksin kartvizitindeki bütün ünvanları. Bırakacaksın makamını. Her ne isen. Belki müdür. Belki de başkan. Yoksa yönetim kurulu üyesi mi? Vazgeçeceksin onlarca sivil toplum kuruluşlarındaki süslü ünvanlarından. Zaten ne yapıyordun ki oralarda? Yoksa sen bir politikacı mısın? Hemen bırakacaksın politik ünvanlarını. Belediye başkanı. Parti meclisi üyesi. Partiye kayıtlı üye. Belki de bir milletvekili. Ne olursa olsun. Bırakacasın. Terkedeceksin hepsini. Unutacaksın ünvanlarının gücünü. Bırakacaksın Locanı. Derneklerini. Özetle statünü. Ve bunu da herkes duyacak

Kıyafetini de değiştireceksin. Çıkart o ipek kravatını. Salon elbiselerini. Fraklarını, takımlarını. Yakandaki rozetini de koy bir kenara. Çıkart parmağındaki yüzüğü. Kolundaki saat bir marka mı? Yoksa hediye mi? Onu da terket. Ya iç cebindeki dolma kalem? Marka mı? Bırak! Zaten kullandığın da yok. Kısacası. Terkedeceksin tüm alametifarikalarını. Bakıp da bir şey sanmasınlar. Ve bunu da herkes görecek

Ödüllerini de geri versen iyi olur. Kimler verdiyse. Neyin karşılığı olarak. Şunun birincisi. Bunun en iyisi. En önde geleni. Bırak kendini avutmayı ödüllerle. Terket bu “al gülüm ver gülüm” seremonilerini.

Ailenden miras aldığın ünvanlara da güvenme bence. Babanın soyadına da güvenme. İki üç kuşak önceki atalarının hikayelerine de sarılma sakın. Nereye kadar gidebilirsin ki onlarla? Onlar bir miras. Evet anlıyorum. Hepsi çok değerli. Ama bir miras. Senin emeğin yok onlarda.

Hepsini bıraktın mı? Güzel. Bak bakalım geriye ne kaldı sana. Az birşey değil. Sen kaldın kendine. Tüm bu attıkların. Tüm bu terkettiklerin. Zaten bir köpük değil miydi? Ve bir yük. Başkalarının verdiği. Ya da başkalarından kalan.

Unutmadan. Bir de şu var. Bırak o “olmadığın” halleri. Takındığın “yapmacık” tavırları. Sen bu değilsin. Neysen o ol! Öyle davran.

Şimdi çırılçıplaksın değil mi? Kendinle başbaşa. Sen ve sen. Evet. Üstündekileri temizledin. Toplumun sana yüklediği yüklerden kurtuldun. Güvenme artık onlara. Onlar senin değildi ki zaten. Geldikleri gibi giderlerdi. Verildikleri gibi alınırlardı. Bak bakalım şimdi içine. Evet her şey senin içinde. Senden alamayacakları her şey orada. Tabii bir şeyler varsa hala! İyi olan! Kişiliğin. Kimliğin. Yeteneklerin. Karakterin. Becerilerin. Herşey orada. Sen bile farkında değilsindir bunların. Sırtına bu kadar yük alınca. Bu yükü de “birşey” sanınca. Sormamışsındır. “ Acaba benim nelerim var? Sadece benim olan. Acaba ben kimim?” diye. Sormalısın.

Şimdi bakalım. Bizim olmayan herşeyi terkettikten sonra. Bir bakalım etrafımıza. Kimler kalmış hala yanımızda. Çevremizde. Arkamızda. Bizi seven. Bizi sayan. Bize güvenen. İşte o zaman anlarız.

İsrafla itibarlı olunamadığını

İtibarın gösterişle kazanılmadığını.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s