Hocam 1 – Pencere

Hoca seni bekliyor” dediler… Asistanlık sınavına girmiştim. Hem yazılı. Hem sözlü. Sınavı asistanlar yapmıştı. Bu sebeple de. Hoca beni görmemişti… Sınavı kazanınca. Beni görmek. Benimle konuşmak istemiş.. “Odasında” dediler..

Gittim. Bu. Sevgili hocamın. Odasına ilk girişimdi… İyi ki girmişim!

>> okumaya devam ediniz

Hafifçe koltuğundan kalkıp. Elini uzattı. Sıktım… “Söyle bakalım hangi takımı tutuyorsun?” diyerek… Sohbeti başlattı… O. Bölümün başkanıydı. Ben ise . Çok taze bir asistan adayı…Hocamın. Abartısız. Gösterişsiz. Sade bir sıcaklığı vardı. Çok konuşmazdı. Az. Ve sade sözcüklerle konuşurdu….

O gün. Bana. Üç şey söyledi. Nasihat diyemiyorum. Çünkü. Nasihat vermezdi. O. Kısa ifadeler kullanır. Davranışlarıyla. Örnek olur. Karşısındaki ise. Alabiliyorsa eğer. Alabileceğini alır. Öğreneceğini öğrenirdi….

O gün. Üç şey söyledi.

İlki. “Bak. Burası bir bilim yuvasıdır. Yani burada bilim yapılır. Başka bir şey değil…. “ demişti. Bunu anlamıştım. Ama. Neden söylediğini anlamamıştım. Orası bir üniversiteydi. Ve tabii ki. Bilim yapılacaktı! Ancak. Sonraları anladım ki. Herkes. Her zaman. Öyle yap(a)mıyordu…. Anladığım. Eğer. Üniversitede isem. Bilime. Ve yalnız bilime tutunacaktım. Yani mesela. Siyasilere tutunmayacaktım. Yani mesela. Medyaya tutunmayacaktım. Ticarete tutunmayacaktım. İlişkilere tutunmayacaktım…Hangi birini sayayım!..

İkinci olarak. Şunu söyledi. “Burada bilim yapılır. Ancak. Eğer ekonomini güçlendiremezsen. Bilim yapmakta zorlanırsın… Kitap almak için paraya ihtiyacın var. Kongrelere katılmak için de. Paran olması lazım. Her şeyi devletten. Ve diğer insanlardan. Bekleyemezsin… Ama..” diye ekledi. Ve bu ‘ama’ önemliydi. “Ama. Para kazanırken de. Bunu. Bilimle. Bilimsel yollarla yapmanın. Yollarını bulmalısın..

Bunu tam olarak kavrayamamıştım. Para. Sahip olduğum. Bir şey değildi. Peşinde koştuğum. Bir şey de değildi. Nihayetinde. Özel sektörden üniversiteye. Hiç gözümü kırpmadan. Dört misli daha az bir ücrete gelmiştim. …. Ama. Şunu anlamıştım hocamdan. Eğer bir gün gelir de. Para kazanmak için çalışmak zorunda kalırsam. Bunu da bilim içinde. Bilimsel yaklaşımlarla yapmalıydım…

Öyle de yaptım. Doktoramı tamamladığım gün. Özel ders vermeyi kestim. Bir bıçak gibi.. Ve. Bilimsel araştırmalar yaparken. Bir yandan da. İş dünyasında. Bilimsel uygulamalara yöneldim. Mesleğim sahada olmayı gerektiriyordu. Ve bana bu fırsatı veriyordu….

Hocamın söyledikleri içinde. En ilginç. Ve o zamanlar bana tuhaf gelen şey. Üçüncü olarak söylediği idi. Demişti ki… “Sen bilim ile uğraşırken. Ve ekonomini güçlendirmeye. Çabalarken. Bunları engellemeye çalışanlar. Karşına engel çıkaranlar olacaktır. Ve sen. Bu engellemeleri engellemek için de çalışmalısın…”

İşte bunu. Hiç mi hiç. Anlamamıştım. O zamanlar. Ben saf çocuk. Düşünmüştüm ki. Ben kendi yolumda. Okuyup, çalışıp. Bilim ile uğraşırken. Ben kendi yolumda. Hayatımı kazanmaya çalışırken. Birileri çıkıp da. Beni neden engellemeye kalksın ki!… Sen misin böyle düşünen!.. Yaşadıkça ve yaş aldıkça. Anladım ki. Hocam bana. Başka ve yeni bir düşünce penceresi açmıştı. Hiç bakmadığım bir pencereydi bu. Yavaş yavaş açılan bir pencere. Ve. Bu pencereden bakmaya başlayınca. O güne kadar göremediğim. Başka şeyler görmeye başladım. Neler neler….

Önce ufak. Ve belki masum yalanları gördüm. Sonra büyüyen kandırmacaları. Ve ilerledikçe. Kurulan tuzakları. Farketmeye başladım. Pencere açıldıkça. Pusuya yatanları. Hissettim. Gördüm…Ama. Kısa süre sonra anladım ki. Bunlarla mücadele etmek. Bunları engellemeye uğraşmak. Benim işim değildi! Ne bunu becerebilirdim. Ne de bunlara zaman harcayacak karakterim vardı!.. Tüm bu olanları. Her seferinde. Olmamış varsaydım. Sildim. Ama beynim. Benden bağımsız. Zihnimin bir köşesine. Not ediyordu sanırım… Ben ise. Yok saydım. Sustum… Ve hiç bir şey olmamış gibi. Kendi yoluma devam ettim…

Sanırım. Hocam da böyle yapıyordu…

Şimdi diyeceksiniz ki. Nereden aklına düştü Hocan?

Şuradan geldi aklıma: “Bana o üç “nasihat” ı veren hocam. Bugün. Şu salgın döneminde. Şu garip dünyanın. Şu kirli zihinler ülkesinde. Çıkıp gelse. Beni çağırsa. Ben de yine. Onun odasına girsem. O. Hafifçe kalksa. Elini sıksam. “ Senin takım bu sene iyi gitmiyor….“ diye sohbeti başlatsa. Ve sonrasında, ardından da. Ne söylerdi acaba?” diye düşündüm. De ondan aklıma geldi hocam…

Ne mi söylerdi!

Cevabını siz bulun!” derdi. Ve herhalde. İnce bir tebessümle. 40 yıl önceki. O üç “nasihat” ı hatırlatan. Şu üç soruyu sorardı.

Salgın bilimcileri. Nereye tutundular? Bilime mi? Gösterişçilere mi?

Salgın yöneticileri. Kimlerin ekonomisini güçlendirdiler? Emekçilerin mi? Yiyicilerin mi?

Salgın politikacıları. Neleri engellediler? iyilikleri mi? Kötülükleri mi?

Cevabı siz bulun!

Devamı gelecek >>

İzleyen yazı : Hocam 2 –

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s