Soruyorum 2 – Terleyen Yıldız Gemisi

Bir çiftçi, bir ev aldığında daha zengin değil, daha fakir olur. Çünkü aslında, ev onu almıştır..

/ Henry David Thoreau (1817 – 1862)

Dünya kötü bir yer mi?” Bu soruyu sormuştum. Hala kendi kendime. Düşünüyorum!

İlk bakışta. Hele ki bu günlerde. Bence. Pek de iyi bir yer gibi görünmüyor. Yani şunu demek istiyorum. Dünya daha iyi bir yer olabilirdi… Zaten aslında. Öyle bir yermiş. Dünya iyi bir yermiş. Çook çok eski zamanlarda tabii… Dedelerimizin dedelerinin dedelerinin bile bilemediği zamanlarda.. Peki ne oldu da bu hallere düştük? Esas soru bu!

Ama biraz daha düşününce. Farkettim ki. Bu soruyu cevaplayabilmek için. Önce. Şu dünya denilen şeyin. Ne olduğunu anlamak lazım. Ve. Kendime sordum. “Dünya dediğimiz nedir?” diye. Dünya deyince ne anlıyoruz? diye. Sahiden. Şu sonsuz karanlıkta parıldayıp duran. Şu küçük mü küçük mavi bilya. Yani dünya. Nasıl bir şeydir?

Biraz yakından bakalım… Eğer ki. Dünya deyince. Tabiatı anlıyorsak. Orada iyilik ya da kötülük yok! Tabiatta olup bitenler. Yine doğal bir içgüdü ile yürüyen. Hayatta kalma. Varlığını sürdürme mücadelesi. Hepsi bu!. Tabiattaki canlıların. Tabiatla bir kavgaları yok. Onlar. Zaten. Tabiatın ta kendisi. Amerikalı yazar E.Crabbe’ nin dediği gibi. “Tabiat, görülebilen düşüncedir” Ya da. Goethe’nin deyişi ile. “Tabiat, her yaprağında derin yazılar olan biricik kitaptır”. Yani özetle. Tabiat büyük bir akıldır. Ve oradaki tüm canlılar. O büyük aklın bir parçasıdır. Ve. Tabiat dünyasında olup bitenlere. İyi ve kötü damgası vuran ise. İyi ya da kötü diyen ise. İnsan aklıdır! Ne kertenkelenin. Ne defne ağacının. Ne de akbabanın veya papatyanın böyle bir derdi yok. Bu. İnsan aklının uydurduğu bir şey!

İnsan aklı düşünür ve soracaktır şimdi. “Peki bu tabiat neden bize eziyet ediyor?” Sanki. Kendisi tabiata eziyet etmiyormuş gibi. İnsan aklı soracaktır.  “Bu salgınlar da neyin nesi? Bu kasırgalar. Bu depremler. Tüm bunlar. Kötülük değil mi” diye soracaktır. Aslında. İlk akla gelen cevap. O basit. “Tabiat kendisini savunuyor”. Hepsi de bu! Akıl akıla karşı! Şöyle ki: İnsan denilen canlı. Bir parçası olduğu tabiata. Öyle sıkıntılar yarattı. Öyle zararlar verdi ki. Tabiat kan ter içinde kalıp.… Sonunda. Kendisini savunmak zorunda kaldı… Peter Drucker’ ın deyişi ile. “ Yeni dünya düzeni. Yeryüzünü ölüme mahkum etmiştir…..Bu yüzyılda, yeni bir ihtiyaç doğmuştur: Doğayı insana karşı korumak!

Aslına bakarsanız. Tabiat. Kimseye hücum etmiyor. Tabiat sadece savunma yapıyor henüz… Özellikle de sanayi devriminden sonra. Tabiatın her unsuru. Tabiattaki her bir diğer canlı. İnsan denilen yaratığa karşı kendini savunuyor. Mesela ne oluyor bilir misiniz? İnsanlar. Dişlerini kullanmak için. Fildişi vazolar. Fildişi küpeler. Fildişi tepsiler… yapmak. Ve çok yüksek fiyatlarla. Satmak için. Filleri katlediyorlar ya. Son yıllarda . Görülüyor ki. Filler dişsiz doğuyor. Yani mütasyona uğruyorlar. Kendilerini savunmak. Yaşamlarını sürdürmek için. Ne derseniz deyin. Burada bir. İçgüdüsel akıl var. Tabiatın aklı.. Ve bu akıl. Kendini savunuyor. Yaşadığımız bu. Gördüğümüz bu! Sanayileşmenin ilk sonuçlarının farkedildiği yıllarda. 1800 lerde yaşayan. Dostoyevski. Boşuna söylememiş:”Tabiata karşı işlenen bir suçun intikamı, insan adaletinden daha zorlu olur”. Ve biz insanlar. Bu intikamı. Henüz gördüğümüzü söyleyemeyiz! Şimdilik. Gördüğümüz şey. Yıpratılmış bir tabiat. Gördüğümüz şey. Alaskada. Amazonlarda. Anadoluda… Yorgunluktan terleyen bir tabiat…

Şöyle özetleyelim. Önceleri tabiatı sömüren. Sonrasında kullanan ve değiştiren. Tabiata hükmettiğini düşünen insanoğlu. Şimdilerde tabiatı yok edip. Alternatif bir tabiat kurma denemesinde. Bu yolda ısrarla ilerliyor! Bunu kurmayı tamamlayınca da. Yani bir anlamda. Tabiatı tükettiğinde. Mesela. Zeytin ağaçlarının yerini. Maden ocakları aldığında. Mesela. Gürül gürül akan. Çağlayanların yerini. Enerji santralları aldığında…. Her halde. Bir Plastik ve Beton evren de yaşanmayacağı bilindiğinden. Her ihtimale karşı. 1970’ lerden beri. Hazırlanmakta olan. Mars gezegenine. Göç etmeyi deneyecek birileri. Tabii ki sen ben değil! Birileri! Onlar işte!!

Gemi de neredeyse hazırmış! SpaceX’ in. Terleyen Yıldız Gemisi… Evet. O gemi terleyecek. Terlemek zorunda. Yoksa. Mars atmosferinde. Fren yapamayıp. Yere çakılacak! Trilyon dolarlar kazanmak için. Tabiatı yorup terletenler. Şimdi de. Trilyon dolarlar harcayıp. Yıldız gemisini terletmeye çabalıyorlar! Terketmek için. Ne diyelim?  İyi yolculuklar!

Yine beklemiyoruz!

>> Devamı gelecek

Önceki Yazı: Soruyorum 1 – Düşünce Tarlası

İzleyen Yazı: Soruyorum 3 –

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s