Seçim 8 – Trapez

Her nasip, vaktine esirdir ”     – Mevlana (1207 – 1273)

….Kime sorarsanız sorun. İster bir aşçıya. İster bir çiftçiye. İsterse de bir siyasetçiye sorun! Aşçı diyecektir ki: “… böreği fırından tam zamanında alın… Yoksa, ya çiğ kalır ya da yanar! “ Çiftçi ise. “ … ağacı  tam zamanında budayın… Yoksa, ya donar ya da küser!” diye konuşacaktır. Hele ki siyasetçi. O. “… seçimi ne zaman yapsam?..“ diye kara kara düşünüp. Uygun zaman için. Pusuya yatacaktır!…  Bir sanatçıya. Herhangi bir komedyene. Ya da bir pilota… Kime sorarsanız sorun. Hepsi. Söz birliği etmişcesine.  Aynı şeyi söyleyecektir.  Ama derim ki.  Özellikle de bir trapezciye sorun… Evet ona sorun. En iyi o bilir!

Siz. Rahat koltuğunuzda. O trapezciyi seyrederken. Belki. Yüreğiniz kalkıp iniyordur. Ama eğleniyorsunuz değil mi? İtiraf edin! Eğleniyorsunuz! Peki ya o! Boşluktaki o trapezci. O da eğleniyor mu acaba? O, havada sallanırken. O, boşlukta takla atıp. Uçarken. Ne düşünüyor acaba? Belki de hiç birşey! Çünkü o. Kısacık bir an’ ı. Yakalamanın peşinde. Tek bir “mikro – salise” nin peşinde. Çünkü. O an. O salise . Onun için. Bir “ölüm kalım” meselesi!..

Şimdi. Bir an için. Seyirci koltuğundan kalkın. Kendinizi. O trapezci yerine koyun.. Koymalısınız da. Çünkü hayat. Bir trapez oyunundan. Çok da farklı değil ki!

Bazen hayat. Bir trapezden diğerine atlanan. Salınmalar dizisi gibidir. Ya bir trapeze asılırsın. Ve onunla sallanırsın. Ya da yaşamının bir anında. Trapez askılarının arasındaki boşlukta. Hızla savrulursun. Çoğu zaman yaşamımızı. Bir trapez askısına. Sıkıca tutunarak geçiririz. Ve o zaman. Hayatın kontrolü bizdeymiş gibi hissederiz.

Ancak, arada sırada. Bir başka trapez askısının da. Bize doğru geldiğini görürüz. Bakarız. Askı boş. Ve belki de. O benim bir sonraki adımım. O trapez askısı. Beni almaya geliyor diye düşünürüz… Ve ardından. İyi tanıdığım. Ona tutunup. Onunla sallandığım. Trapez askısına tutunmayı bırakmalı.  Ve yenisine geçmeliyim. Diye hissetmeye başlarız.

Ve bu durumla. Her karşılaştığımızda. Eski askıyı tamamen bırakmadan. Yenisine tutunmayı umarız. Ama biliriz ki. Eski askıyı bütünüyle bırakmadan. Ve bir süre boşlukta ileriye fırlamadan. Yeni askıyı tutamayız. Belki de. Her seferinde, içimiz derin bir korku ile sızlar. Her defasında. Gelen trapezi kaçırmaktan. İki trapez çubuğu arasındaki dipsiz boşluğun. Görünmeyen kayalarına çakılmaktan korkarız. Buna rağmen. Yine de yaparız.  Bir mikro-saniye kadar sürecek sonsuzlukta, “Geçmiş gitti, gelecek ise henüz burada değil” diyen. Karanlık boşluğun üzerinde yükselerek uçarız. Bu riskli olabilir. Ama aynı zamanda. Boşluk içinde fırlayıp savrulurken. Uçmayı öğrenebiliriz

Ben hiç trapez yapmadım. Trapezci olmadım. Ama erken gençlik yıllarımda. Aletli jimnastik çalışırken. Yükseklere asılı. Halatlar üzerinde. Bir ipten diğerine salınıp. Boşlukta savrulurken. Bu duyguları an be an yaşamış olduğumu. Hala hissederim… Bu duygular ki. Beni hiç terketmedi. Hayatın çalkantılı geçiş aralıklarında. Hep karşıma çıktı…

Siz de. Hayatınıza. Geçmişinizi. Başınıza gelenlere bir bakın. Ve bir süre düşündükten sonra. Kendi kendinize. Basit sorular sorun. Mesela.  “ Bu hayatta, neden bazı şeyler istediğim gibi olmuyor?” diye sorun. Veya mesela.  “Nasıl oluyor da. Bazı işler. Neredeyse kendi kendilerine yapılır gibi akıveriyor?” Bunu sorun. İşte bu soruları cevaplarken. Siz de aslında. Bir trapezci olduğunuzu anlayacak.  Belki her an yaşayıp da. Önemsemediğiniz bir şeyi. Trapezcinin çok iyi bildiği bir şeyi de farkedivereceksiniz: “Zamanlama” yı! Evet zamanlama’yı keşfedeceksiniz!  

Bakın yanlış anlaşılmasın. “Zaman” dan söz etmiyorum!  Zaman değil! “Zamanlama” diyorum.. Biraz düşünürseniz. O ölçüp durduğunuz. Hayatımızı baştan aşağı doldurduğunu sandığımız.  Şu “zaman” denilen şeyin. Aslında. Bir sözcük olmaktan öteye geçmediğini farkedersiniz. Zaman denilen şeyin. Büyük bir yanılsama olduğunu anlarsınız. Ne öyle bir şey vardır! Ne de öyle bir şey akıp geçer! 

Ama öte yandan. Zamanlama’ ya gelince. Onu düşünür. Onu planlar. Onu kontrol edebilirsiniz. Yani onun varlığını. Ve onunla yaşadığınızı farkedersiniz! Ve ona biraz yakından bakınca. “… zamanlama bir sanattır” diyen Stefan Emunds’ a hak verirsiniz..

Hayatımız bir trapez.

Şimdilerde ise. Boşluktayız sanki. Savruluyoruz galiba.

Eski askı nerede? Yenisi geliyor mu?

>> Devamı gelecek

Önceki Yazı: Seçim 7 – Buridan’ın Eşeği

İzleyen Yazı: Seçim 9 – Kış Uykusu

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s