Mesela. Kavramsal bir formül kurarsak. “OA = Ortak + Akıl” dersek. Ortak ve akıl! Topu topu iki sözcük. Bununla kavga ediyorlar.. Birileri bunu kullanmayı sürdürünce de. Büsbütün hırslanıyorlar.. Bunu bir inat sanıp. Ben de inatçıyımdır! deyip .. Kavgaya dalıyorlar. Bunu yapan da. “Düşünür”ler!…Doğrudan kavga etmese de. Bu kavrama takılan. Bu kavram hakkında. Atıp tutmayı seven. Bir düşünür de… Kim dersiniz!
Okumaya devam ediniz>>
Bir eğitimci. Eğitimin ticaretini yapan biri. Ama o. Bilinen tanınan biri. Gazetelerden okumuştum. O da. Hükmünü vermiş. Bu kavramı olumsuzlayıp. “Ortak akıl ortalama akıldır”. Bize sivri akıllar lazım deyip. Çıkıvermişti işin içinden. Sonradan yaptıklarıyla da. Anlaşıldı ki bence. Bazı kavram cambazlıklarıyla. İfade gösterileriyle. Kendi doğrusunu. Pazarlamaya uğraşıyordu. Daha da doğrusu. Farklı görünmeye çalışarak. Kendisini göstermeye çalışıyordu.. Her neyse. Tavsiyem. Felsefe ve mantık yanısıra. Matematik düşünceye de sahip olan. George Bernard Shaw‘ un ifadesinin derinliğine inebilmeyi denemesi. Nedir o deyiş: “Akıllı bir insan, aklını kullanır. Daha akıllı insan, başkalarının da aklını kullanır.” İşte o zaman. Ne “faşit akıl ” kalır. Ne de “Sivri akıllılık övgüsü” yapmaya kalkışmak. Bence. Ama bu garip bir tutku. Bazıları “sivri” kelimesine aşık olur. Bazı diğerleri “ortak” sözcüğüne küser. Kimileri de kendi fikri ile sarmaş dolaş olur. Lord Halifaks güzel özetlemiş: “ İnsan, bazan bir fikir üzerinde O kadar durur ki, onun tutsağı olur. ”
Konu şu ki! Bilimsel formülasyonlarda. Bu tür tutsaklıklar olmaz. Olamaz. Edebiyata ve düşünce dünyasına. Büyük eserler vermiş olan. Özellikle gazete yazılarında kendine özgü bir mizah anlayışı geliştiren. Çetin Altan. Yıllarca. Edebi. Siyasi. Felsefi içerikli yazılar yazdıktan sonra. Son yazılarında. “Matematik bilme özlemini” dile getirir olmuş. Matematik bilmemeyi. Büyük bir eksiklik olarak nitelemişti.
Gelelim “Ortak Akıl” ifadesine. Bu ifadeye bakınca. Esas vurgu’ nun. Ana tartışmanın. “Ortak” sözcüğünde olduğunu görürüz. Bu ifade bir anlamda. “Tek” akıla bir karşıtlık gibi görünür. Bence doğrudur da. Yani denir ki: Tek fikirle. Tek kişinin düşüncesi ile yola çıkma. Denir ki. Başkalarının görüşlerini de al!.. Eskilerde . Buna tek sözcük ile “Meşveret” denirdi. Bugün bunun karşılığı. “İki veya daha fazla kişinin birbiriyle fikir alışverişinde bulunması”. Olarak ifade edilebilir. Daha da öze inersek. Ne demiş “yaşlılar”ımız: “Bin bilsen de. Bir bilene danış”. Ben böyle anlarım… Yani bu. Bir hisse ortaklığı değil. Bu bir. Fikir paylaşımı. Aynı fikirde birleşmek de değil. Bu bir süreç. Tek fikirle hareket etmeyip. Farklı fikirlerin. Ortaya dökülmesi süreci.
Ancak bu tartışmadaki. Tehlikeli bir varsayımı da söylemeden geçemeyiz. O varsayım. Ortak akıl ifadesindeki. “Akıl” denilen şeyin. Her neyse o! Aklın. Zaten var olduğunun kabulüdür. Bu sebeple de. Görüşler hep “ortak” kavramı üzerine odaklanır. Ancak aslında. Orada ki vurgu. “ortak” kelimesi olsa da. İlk sorgulanması gereken. İlk aranması gereken. Odak noktasına konulması gereken “akıl” dır.
Tek akıldan çıkan. Sığ fikirler. Tehlike oluştursa da. “Akılsızlar cemaati” nden çıkan. Çok fikir(!) de en az bu kadar tehlikelidir. Çünkü. “Boşu çok sanırsın. Yok’ u da var sanırsın!” Akıl yok ise. Ortaklığı yapılacak. Paylaşacak bir şey yok demektir! Akıl yürütemeyenler bir araya gelip de. “İstişare” yapsalar ne olur ki?
Önceki yazı: Ortak Akıl 3 – Gevmek