Seçim Sonrası 2 : Toprak ağaca küser mi?

Eğer kirli bir ırmağı içine alıyorsan, bozulmadan kalabilmen için bir okyanus  olmalısın”       Dostoyevski (1821 – 1881 . Rus roman yazarı)

Biraz da şaşırmıştık! Allah Allah deyip. “Bu seçimde neler oldu?” diye sormuş. Düşünmüştük…. Sonrasında. Konunun, sadece “boş tencere” olmadığını, sadece “terli hayvan” olamayacağını düşünüp!.. Esas konunun. “ Biz olmaktan uzaklaşmayıp. Yabani otlara özenmeyip”.  “Biz olmaya yaklaşmak” olduğu sonucuna varmıştık!”  Öyleydi değil mi?

Buraya kadar tamam. Bu durumda da, aklımıza şu soru geliverir hemen : “Bizler neden  kendimizden uzaklaştık ki?”.. Bir soru daha. “Anadolu toprakları üzerinde, Cumhuriyet uygarlığının ferahlığını yaşayan bizler, neden ve hangi sebeplerle bir uygarlığı ve kendimizi inkar edelim ki?”

Biraz biraz kafa yorunca anlıyorum ki.. Aslında bizler kendimizden uzaklaşmadık. Bizler, kendi dışımıza itildik. Kendimizden uzaklaştırıldık!.. Biraz daha gerilere uzanıp. Tarihteki olaylara baktığımızda.  Anlıyoruz ki. Bu yeni bir durum da değil. Zaten tüm tarih boyunca hep böyle olmamış mı? …

Derin bir kültür okyanusu olan Anadolu. Aynı zamanda da. Bir oyunlar coğrafyası haline gelivermiş. Neredeyse tüm dünyanın bir oyunu var bu topraklarda. Bu toprakların göz dikeni çok. Bu topraklara karışan. Bu toprakları karıştırmaya çalışan hiç de az değil! Çok oyunculu bir satranç oynanır Anadolunun üzerinde. Dünyaya efendilik taslayanlar. Ve onların işbirlikçileri. Strateji üstüne stratejiler kurup. Bitmez tükenmez oyun planları ile. Kurcalayıp dururlar Anadoluyu…

Ama. Ama her seferinde… Bir an gelir bozuluverir oyunlar. Ayaklar dolanır birbirine. Herşey bitti derken, herşey yeniden başlar. Sanırım bu seçimde de. Olmaya başlayan budur!

Anadolu umuttur. Beklenmezlikler diyarıdır. Tarihe bir bak! Bir Fatih çıkar, karadan yürütür gemilerini. Daha yeni dünya bile keşfedilmemişken. Şaşar kalırlar! Anlayamazlar nasıl olduğunu. Çağ değişiverir. Bir diğeri, kuyruklu bir yıldız gibi kayar gider çökmüş bir karanlığın içinden. Ağır adımlarla Kocatepeye tırmanıp. Bir yüzyılı bir yılda aşar. Harabeden bir eser yaratır. Baka kalırlar. Akıl erdiremezler; Bir yüzyıl daha geçse bile.

Bugün, bu toprakların üzerinde yaşayan bizler de, İşte böyle bir Anadolu tarihinin mirasçılarıyız. Bunu tam olarak farkedemiyor olsak bile. Ama, bu öyle bir miras ki, biz ondan vazgeçsek; O bizden vazgeçmiyor. Toprak ağaca küser mi?

Kimler hangi keskin baltalarla girip. Tüm ağaçları kesmeye çalışsa da. Kimler hangi ayrık otlarıyla toprağı sarmaya uğraşsa da. Kimler hangi kirli ırmakları  bu okyanusun derinlerine salmaya debelense de…. Bu toprak tohumlarını korur

Hiçbir oyun planı. Hiçbir güçlü strateji bile. Bu toprağın birikimlerini. Anadolunun sağlam kültürünü alt edememiştir…  Çünkü! ….  Evet, burada bir “çünkü..” var. Sanmayın ki bu bir tesadüfdür! Bunun tarihsel ve evrensel. Bir nedeni var! Bu nedir diye sorarsak eğer. En iyisi, bunu farkedip gören. Bunu kavrayıp. Bunu açıklayan. Kısaca ifade edip, formüle ettiğini düşündüğüm birine. Ferdinand Peter Drucker’ a kulak verelim.

O, bu ifadeyi iş dünyası için söylemiş olsa da. Bu sözlerin, insan topluluklarının hepsi için. Bir aile için. Bir mahalle için. Bir şehir veya bir ülke için. Hatta iki arkadaşın beraberliği için bile. Kısacası, her insan topluluğu için geçerli olduğunu düşünmüşümdür hep.. Ne söylemiştir Drucker? Drucker der ki: “ Kültür stratejiyi sabah kahvaltısında yer!” Hepsi bu kadar! Peki, ne anlama gelir bu?

Özeti. Anlamı şu: Kimler hangi kötü niyetlerle. Hangi oyunları kurarsa kursun. Hangi zalim işbirlikçileri bulup, kullanıp. Seni dağıtmak isterse istesin. Sen, seni sen yapan. Değerlerinden, kültüründen kopmazsan eğer. Kimse seni yıkamaz…. Hepimiz biliriz: “Birlikten kuvvet doğar!” Ama. Eğer, birliği  kültür sağlarsa …..

Tekrar tekrar ve her zaman hatırla. Asla ve asla unutma, Mustafa Kemal’in ifadelerini: “ Biz bize benzeriz”….

Önceki Yazı : Seçim Sonrası 1 – Kırık Bardak

Yorum bırakın