Dünya dört buçuk milyar yıl önce oluşmuş. İlk yaşam belirtileri üç buçuk milyar yıl önceye rastlıyor. Bunlar tek hücreli canlılar. İlk çok hücreliler oluşalı ise, bir milyar yıl geçmiş. Karaların yaşam ile kaplanması dört yüz milyon yıl kadar önce. İnsanın da dahil olduğu primatlar takımının görünmesine gelince; Bu yetmiş milyon yıl önceye gidiyor . İlk modern insan Homo Sapiens ise birkaç yüzbin yıldır yeryüzünde dolaşıyor. Atalarımız bunlar…
Çok uzun bir yoldan gelmişiz. Peki biz bununla ne yaptık?
Okumaya devam et –>
Mevlana diyor ki : “ Unutmayın dünyada yaşamıyorsunuz; dünyadan geçiyorsunuz”
Ne kadar açık. Ne kadar yalın. Ne kadar da derin. Aslında, herşey bu kadar basit. Anlaması hiç de zor değil. Tuhaf olan, bu denli açık bir gerçeğin anlaşılamamış olması. Ya da anlamazlıktan gelinmesi mi desek? Hem de, nerdeyse, tüm insanlık tarafından. Bir iki insan olur da … Ama, dünyadan gelip geçmiş milyarlarca insanın bunu anlamaması; Anlamıyor gibi bir yaşam sürdürmesi. İşte bu akıl alır gibi değil. Hem de göz göre göre aynı şeylerin, tekrar ve tekrar yaşanmışlığına rağmen.
Basitçe gerçek şu. Geliyorsun.Geçiyorsun. Yalnız geliyorsun. Yalnız gidiyorsun. Hiçbirşey getirmiyorsun. Hiçbirşey götürmüyorsun. Nereden geldiğini bilmiyorsun. Nereye gittiğini de. Neden geldiğini bilmiyorsun. Neden gittiğini de.
Ne yapıyorum dersen: Oyalanıyorsun.
Yunus Emre nin dediği gibi:“ Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.”
Neredeyim dersen : Boşluktasın
Astronom sir Fred Boyle, “ kendimizi, içinde bulduğumuz gerçekten ürkünç durumu” şöyle ifade eder : “ şu hayret verici evrenin ortasında öylece kalmışız, varoluşumuzun herhangi bir gerçek anlam ve önemi olup olmadığına dair hiçbir ipucu olmaksızın”.
Düşünsenize. Güneşin, samanyolu galaksisi etrafında bir tur atması için 225 milyon yıl gerekiyor. Ve evrende 400 milyardan fazla galaksi var. Bunlar büyük olanları. Ayrıca yedi trilyona yakın da cüce galaksi mevcut. Dünyada , hergün 500 bin insan doğuyor ve ölüyor. Evrende ise, hergün 275 milyon yıldız doğuyor ve ölüyor. Bunların hepsi evrenin bilinen kısmı ile igili. Bu da yalnızca yüzde onu.
Yani, üzerinde yaşadığımız şu dünya var ya! Evren için, çöldeki bir kum tanesi bile değil. Dünya , evren için ıvır zıvır.
Böyle bir evrende, istediğini düşün. İstediğine inan. Bilebildiğin tek şey, seni aşan birşeyler olduğu. Aklının eremediği. Aklınla çözemediğin. Ona ne isim verirsen ver. Ne farkeder ki? Çocukken okuduğum çizgili kitaplarda, kızılderililer “ büyük ruh “ derlerdi. Bilirsiniz, Tommiks, Teksas, Kinova gibi resimli kitaplarda. O zamanlar tam da anlamazdım. Bugün , bukadar yıl sonra, düşününce. En uygun sözcük bu: Büyük ruh. Görülmeyen. Duyulmayan. Dokunulmayan. Ama her yerde hissedilen!
Ya da hiç isim verme istersen. Bilmediklerini bildiklerinle harmanla. Kahin görevi yapan astronomlar gibi. Ortaçağda ve sonrasındaki uzun yüzyıllar boyunca vardı ya! Mesela, eski Çinde hazırlanan Dunhuang yıldız atlasını ele alalım. Bilinen en eski yıldız haritası. Eksiksiz olanı. MS 600 lerde. İlk bölümünde , bilinen yıldızların eksiksiz listesi ve doğru konumları var. Yani bilgi. İkinci bölümde ise, bu yıldızlar ve konumları üzerine çeşitli kehanetler. Yani bir nevi “falcılık” . Bugünün dünyasında, bilgisayara fal baktırmak gibi birşey. Ne çelişki ama! Yoksa, yeni bir ortaçağda mıyız?
Ne yaparsan yap. İstediğin kadar düşün. Sonunda dönüp dolaşıp Sokrates ‘ ın yirmi beş asır önce söylediği noktaya varırsın : “ bildiğim tek şey, hiçbirşey bilmediğimdir“. Belki, bugün , bilimdeki tüm gelişmelerden sonra, Sokrates in deyişini şöyle şekillendirebiliriz: “ bildiğim tek şey, bildikçe bilmediğimdir ”.
Daha, hergün gördüğün, dokunduğun, kokladığın tabiatı çözememişsin. Bir kum tanesinin sırrını anlayamamışsın. Kendini bile tanıyamamışsın.
Sor şimdi kendine. O zaman, bu kadar itiş kakış niye? Neyin mücadelesi bu? Bu kadar hırs. Bu kadar açgözlülük. Yüzyıllardır süren. Aslında her şey hiçbirşey için. Çünkü ne yaparsan yap, Kendini ne kadar önemsersen önemse, Hele ki niyetin hatırlanmaksa, iki kuşak sonra, ailenin anılarında bile olamayacaksın.
Üzgünüm bunu söylemekten. Dünya ivir zivırsa evren için,
Sen nesin?
>> Devamı gelecek
İzleyen yazı : Dünyada İşler Nasıl Gidiyor?