Kutu 2 – Bay X


 

Evet. O’ da buradaydı. Ona “Bay X” diyoruz. Sahiden de “X” idi. Yani bilinmeyen. Diğerlerinin gözünde. Hep cilalı. Parlak ayakkabıları olmasa. Bir takım elbise içinde kundaklanmış gibiydi. Kompekste yaşıyordu. Çoğu gibi. Bu rezidansta oturur. Buradaki ofiste çalışır. Alışveriş için buradaki “Shopping Center” a gider. Buradaki “Fitting Center” da sporunu yapardı. Geçişlerinde. Giriş çıkışlarında. “Concierge” ’ e tebessüm ederdi. “İyi biri” diye bilinirdi. Yani “kötü”lüğü görülmemişti. Kompleks sakinlerinin gözünde. Bir çatışması. Bir çıkışması. Bir sataşması olmamıştı. Kendi halinde biriydi. Hafiften gizemli. Yani sadece bilinmeyen değil. Aynı zamanda. “Çözümlenemeyen” biriydi. Diğerlerinin gözünde.

Okumaya devam ediniz >>

Bay X’ in hayatı. Bu kompleks içinde paketlenmişti anlayacağınız. Bu paket. Ne kadar hayat sayılırdı, bilinmez. Ama. Süslü bir paketti doğrusu! Süslü! Yani baştan çıkarıcı. Belki de aldatıcı! Bence… Bu komplekste. Baştan çıkaran büyülü sözcük. “Konfor” ve “Kolaylık” idi. Aklı çelen bunlardı. Ama. Bana soracak olsanız. İsterseniz önyargı deyin. Bir tür esaretten başka bir şey değildi bu hayat. Öyle ya! Ne yapacağınız. Nerede yapacağınız. Ne zaman yapacağınız. Hatta. Nasıl ve kimlerle yapabileceğiniz. Nereden girip çıkacağınız. Nelere dokunup dokunmayacağınız bile! Hepsi tanımlanmıştı. Ayrıntısına kadar. Hem mimari tasarımla.Hem de koyulmuş kurallarla.

İşin aslına bakarsanız. Düşünüyorum da. Bu kompleks yapılınca. Ne olmuştu biliyor musunuz? Öncesini bildiğim için. Yaşadığım için. Özetleyeyim. Şu olmuştu. “İnsan hayatı. Dışarıdan içeriye taşınmıştı”. Dışarıda. Küçük kulübesinde. Elleriyle çattığı kulübesinde. Diktiği ağaçların kucağında. Yaşayanlar gitmiş. İçeriye. Komplekse tıkıştırılan. Bir örnek insanlar gelmişti. “X’ ler kümesi”. Kırlıklardaki. Bahçelerdeki kümes değil. Matematikteki küme. Ama. “Modern kümes” de denebilir. Sonuç olarak. İnsan hayatı, tabiatın ortasından çekilip alınmış. Bir kutunun içine sokulmuştu. Ama. Hayatın özü. “Özgürlük”. O dışarıda bırakılmıştı. Bir “kompleks” yapılıp. Süslenip püslenip. Yapay. Yapmacık bir siluet. İşte hayat budur diye. Bir kutunun içine tıkılmıştı. Ne adına? “Güvenlik” adına. Ne adına? “Konfor” adına. Ve tabii ki “Statü” adına. Belki de en fazla bunun adına. Statü. Bir tür “Özel hissettirilme” duygusu. İnsanlar çok sever oldular bunu.

Kızmamak gerekir. Dünyanın yeni hali bu! Tuhaf! Ki ne tuhaf! Ama. İnsanların. Kendilerine olan bakışını belirleyen şey. Başkalarının onlarla ilgili ne düşündükleri oldu. Kutuda da böyleydi. Saçma ki! Ne saçma. Ama. Bir köşkte. Saray gibi bir evde oturunca. Bazı ünvanların peşinde koşup da. Elde edince. Yukarıdan aşağı “marka” larla donanınca. Statü kazandığını düşünüp. Kendini itibarlı sananlar oldu. Kutuda da böyleydi. Ama. Hala. Başka bir şeyler daha var. Hala. Bir de madalyonun öteki yüzü var. Bugün. Kimse madalyonun öteki yüzünü çevirip. Bakmasa da. Bakmak istemese de. O yine de var. Madalyonun tersyüzünde. Bir de “adam olmak” var! İşte bu. Başkalarının ne düşündüğü. Neyi önemsediği ile ilgili değil. Nelere sahip olduğunuzla da ilgili değil. Adam olmak. İnsan olmak. Bu. İnsanın. İç zenginliği ile ilgili. Epiktetos. Taaaa yirmi yüzyıl öncesinden der ki: “ Beni zengin yapan. Toplumda edindiğim yer değil. Kendi yargılarımdır. Kendi yanımda taşıdıklarımdır. …Yalnızca bunlar. Tam anlamıyla bana aittir. Ve elimden alınamazlar…” Ne diyor filozof. “Elimden alınamazlar”. Bir insanın. Adam sayılmasının bir ölçüsü de budur. Elinden alınamayacak olanların zenginliği. Sadece sana ait olanların zenginliği.

İşte tam da bu noktada. Bay X’ in çelişkisi yatıyordu. İç dünyasında. Gidip gidip gelen bir çelişki. Onu huzursuz eden bir bunalım. Neydi bu bunalım dersek. Şöyle. Bay X. Sahip olduklarıyla. Diğerlerinin gözünde. Statü sahibiydi. Ama. Aynı Bay X. İç zenginliğiyle de. İç dünyasındaki. Duygu ve düşünceleri ile de. Bir “adam” dı. Bu kutunun içinde. Başkalarıyla ilişkileri. Statü üzerinden yürüyordu. Yürümek zorundaydı. Kutu buydu. Kutu böyleydi. Ama. Kendisi ile ilişkisi. İç zenginliği. İç duyuları üzerinden ilerliyordu. Tıpkı bir tel gibi. Bir içe. Bir dışa. Burkulup duruyordu dünyası. Bay X. Aradaydı. Arada kalmıştı. Statü ile yaşayanların. Statü ile geçinenlerin dünyasında. Huzursuzdu. Ve bu sıkıntılı hal. Her geçen gün. Artıyordu. İç dünyası zenginleştikçe. Derinleştikçe. Dış zenginliklere ilgisi. Zayıflıyordu. Giderek. Çevreye kayıtsızlaşıyordu. Yalnızlaşıyordu. Ama yine de. Her sabah. Gözünü açtığında. Dış dünya için hazırlanmaya başlıyor. Dış dünyada yaşamaya başlıyordu. Çünkü kutudaydı. Kutunun dekorları içinde. Kutunun kurgusu içinde… Bu nereye kadar sürebilirdi?

Devamı gelecek>>>

Önceki yazı  : Kutu 1 – Dört Duvar

Gelecek yazı : Kutu 3 – Kompleks

Kutu 2 – Bay X” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s