Evet! Olmak yetmiyor. Arkası gelmeliydi… Bu topraklar. Olmuş. Olgun insanları da gördü. Yalansız. Baskısız. Kavgasız. Günler de gördü. Ama. Olgunluğun tıkandığı. Olmuşluğun yetersiz kaldığı. Olmuşluğun şeytanlıklarla başedemediği anları da gördü… Yıllar sonra. İzlediğim o insan. İşte o! “Olmak” ta çakılıp kalmadı gibi hissettim. İkinci üçgeni de. İlkine iliştiriverdi sanki. İkinci üçgen nedir derseniz…
Okumaya devam ediniz>>
İkinci üçgen “yapmak” ile ilgili. Bu üçgenin üst köşesinde. “Hazırlık” var. İstenen sonuçlara ulaşmak için hazırlık. Engellemeleri engellemek için hazırlık. Şeytanlıkların. Ali Cengiz oyunlarının. Entrikaların. Karşısına dikilmek için hazırlık. Yani işleri oluruna bırakmamak. Plan yapmak. Yolları çizmek. Hedefleri koymak. İmkanları hazırlamak. Kaynakları düzenlemek. Herşeyi önceden. Hazır etmek. Yarın ne olmasını istiyorsak. Bunun için. Bugünden hazırlanmak. Ne yapacağını bilmek. Nereye gideceğini bilmek. Ve yapılacaklar için hazır olmak. Sadece beklentiler için değil. Belirsizlikler için de hazır olmak. Ne der Latin atasözü: “Gelecek, kontrol altına alınmamak için mücadele eder.” Bu hep böyledir! Bu sebepledir ki. Gelecekte var olmak için. Geleceğin belirsizliklerini yenmek gerekir. Yani. Gelecek için hazır olmak. Geleceği tasarlamak gerekir. Ne olacağını bilemediğimiz bir dünyada. Olabilecekleri öngörmek. Olabilecekler için hazır olmak gerekir. Neden mi? Basit! Çünkü. Şeytanlıkların kol gezdiği bir dünyada.”Kötü şeyler kendiliğinden olur. İyi şeyler ise ancak planlanabilirse olur”. Eğer ki atı sağlam kazığa bağlamazsan. Atı alan üsküdara geçer. Sonra da sana “nanik!” yapar.
Hazırlıktan sonra. Bu üçgenin diğer köşesinde. “ Emek“ var. Çalışmak, çaba göstermek var. Çalışkan olmak var. Alın teri var. Üçgenin bu köşesinde “hareket” var. Hareket! Her ne olursa olsun hareket. Uçamıyorsak, koşmak; koşamıyorsak, yürümek. Eğer yürüyemiyorsak da, sürünmek. Ama her durumda hareket etmeye devam etmek.. Kala kalmamak. Geleceğe doğru ilerlemeyi sürdürmek. Salınıp durmamak… Her şeyimizle hazırız diye. Birçok şeye sahipiz diye. Bekleyecek miyiz? Oturup duracak mıyız? Hiç olur mu! Konu. Sadece hazır olmak mı sanıyoruz? Değil! Konu hazırlıklarımızı nasıl kullandığımız. Yani hareket!.. “Çaydanlık bakarak kaynar mı?” Eğer ki ateşi açmıyorsan. … Ya da. Bir musluğun altına bir sürahi koysan dolar mı? Eğer ki suyu açmıyorsan. Dolmaz! İstersen kırk yıl bekle. Yine dolmaz! Yunus’ un deyişindeki gibi: “bir çeşmenin başına bir desti koysalar, kırk yıl anda dursa da dolası değil..”. Sonuç, herzaman hareketle, çalışmakla, emekle gelir. Kendiliğinden değil!
Ama. Hazırlıklarımız var diye. Yola çıktık. Çıkıyoruz diye. Bilelim ki. Kimse önümüze kapılar açmayacak. Yolumuza halılar sermeyecek. Hele ki bu dünyada! Yolculuk su gibi akmayacak. Daima engeller olacak. Ve engellemeler. Ve engelleyenler olacak… İşte bu nedenledir ki. İkinci üçgenin son köşesine. “Dayanıklılık” oturmuştur. Dayanıklılık. Yani. Engellerle. Engellemelerle mücadele etmek. Sonuca giden yolda yılmamak. Düşsek de yeniden kalkmak. Yola devam etmek. Azimli olmak. Kararlı olmak. Direnmek. Cesaret göstermek. Ama buraya dikkat! Neye karşı dayanıklılık? Ve neyle dayanıklılık? İşte bu, olmuşlukla ilgilidir! Eğer ki olamamışsak. İyiliklere direniriz. Zalimlikler yaparak. Eğer ki olamamışsak. Büyük yalanlar söyleriz. Gerçekler karşısında… Ama. Sonuçta. Kötü, iyiyi kovuyor gibi görünse de. Kötü, çıplak kalmaya mahkumdur. Çünkü. “İnsan her yerde aynı insandır; bir insanın yaratılışında asalet yoksa kâinatın tacını giyse yine de çıplak kalır”. Montaigne’ in deyişiyle.
Üçü birden aynı yerde. Hazırlanmak. Çalışmak. Ve dayanmak…
İlk üçgen “olmak” ile ilgili. İkinci üçgen “yapmak” ile ilgili. Ama. Yine de ve hala. Hem olmak hem de yapmak için. Üçüncü bir üçgene daha ihtiyaç var gibi gelmiyor mu size? Eğer ki. Bir üçüncü üçgen yok ise. Birşeyler eksik kalmış gibi görünmüyor mu?…
Devamı gelecek>>
İzleyen yazı: İmam’ın Hutbesi 3 – Karga Kondu!
Önceki Yazı: İmam’ın Hutbesi 1 – Olmak