Çukur 4 – Mızraklar

İlk sarı altın. Gizlice. Cebe girdiği an. Vicdanın üzerine bir örtü çekilmiş. Beyin. Sürülerle yalanı üretmeye. Hazır hale gelmiştir. Çünkü. Bak kardeşim! Burası gerçekten çok önemli! “Günah işlemenin birçok araçları vardır, fakat yalan bunların hepsine uyan bir saptır. Bundan sonrasında ise. Artık kurnazlık çalışır. Acaba bu altından daha var mı? Bu toprağın altında!.. Hırs ve açgözlülük. Uyanıklık ve cambazlık. Hepsi elele tutuşur. Enerji olur… Soysuz sopsuz. Boşgezer. Başlar toprağı eşelemeye. Bir kaç sarı toz daha bulmaya başlayınca….da.

Okumaya devam ediniz>> 

.. Gider. Yakındaki bir tarladan. Bahçeden. Bir kürek bulur. Bir de kazma. Aslında. Bulmaz tabii. Çalar! Ve başlar kazmaya… Bakar ki işler büyüyor. Yanına yardımcılar katar. Kazmak için… Ve ağ genişler. Çıkar ağı… Çukurdakiler. Menfaatle kazarlar çukuru. Kazdıkça da menfaat artar. Bu. Çukurda define bulmak gibi bir şey! Kazdıkça yeni yeni altınlar bulurlar. Definenin yeni parçalarına rastlarlar.

Akıllar baştan gider. Kazdıkça kazarlar. Kazdıkça menfaat çoğalır. Ama. Kazdıkça çukur da derinleşir. Menfaat. Öyle bir çukurdur ki. Ne kadar çok kazarsan. O kadar çok altında kalırsın. Altında kalırlar menfaatin. İçinde kalırlar toprağın. Sonunda onları gömecek olan da. Menfaat hırsıdır.

Ama. Çukurdaki menfaatçi beylerin. Ya da onların kullarının hiçbiri. Menfaat demez buna. “İlahi bir rastlantıdır” der. Altın parçası ile buluşmak.. “Bize nasip oldu” der. Ama. Unutmamak gerekir ki. Shakespeare’ in söylediği gibi: “Şeytanlar en büyük günahları işletecekleri zaman. Bu günahları ilahi bir şekilde göstermekle başlarlar”.. Bunun için de konuşur dururlar. Konuşturup dururlar..

İşte. Tahtacıların görevi de. Tam burada başlar. Okçuların yanındaki tahtacılar var ya! Onlar olmasa. Boş laf üreten. Okçuların becerileri pek de işe yaramaz. Foyaları dökülüverir. Anında!

Tahtacı denilenler. Ellerindeki Hedef tahtasını. Oklara koşturanlar. Onlar. Boş lafları. Doluymuş gibi göstermeye çalışanlar. Tahtacıların becerdikleri iş bu! Çirkini güzel. Kötüyü iyi. Yalanı doğru. Gibi göstermeye çalışmak. Çirkini makyajlamak. Kötüyü parfümlemek. Yalanı süslemek. Tahtacıların İşi zor. Çok çook yoruluyorlar. Karayı ak gösterecekler. Kolay mı?

Ard arda atılan oklar. Mızrak olmuş. Mızrak duyguları delmiş geçmiş. Aklı delmiş geçmiş. Mantığı, Vicdanı da. Delmiş geçmiş… Bir bakıyorsun. Her şey delik deşik. Ne olacak şimdi? Bir süre de olsa. Mızrağı saklamak lazım. Mızrak. Torbaya tıkıştırılıyor. Ama sığmıyor. Mızrak torbayı da delip çıkıyor. Olmaaz!. Düstur var. Bir şekilde. Yok gösterilmeli… İşte. Tahtacıların işi bu! Her şeyi delip geçen. Her yanı delik deşik eden. Mızrakları. “Yok” göstermek. Ama mızraklar. Yine de varlar..

Çukurda. Her ne varsa. Çukurda her ne oluyorsa. Baştan aşağı gösteriş. Çukurda ruh bu! Çadır tiyatrolarında. Senaryolar uydurarak. Hikayeler yazarak sükse yapmak. Hep de hikaye değil tabii ki. Bazan deneme türünde.. Bazan masal… Kimi zaman da mektup… Hepsini toplayınca. Ortaya çıkıyor karışık bir “destan”.

Koy masalcıkları yan yana. Olsun sana destan!.. Bir yanda. Bir sürü kağıttan kaplan. Yanıbaşında da. Bir dizi masaldan destan.. Bir yanda masalcılar. Havaya atıp dururken. Öte yanda. Tahtacılar da. Masalları gerçek göstermek için. Çabalarken. Sanki her şey güzelmiş. Gibi… Güzelmişçesine. Doğru değil ama. Doğruymuşçasına.. İyi değil ama. İyiymişçesine…

Geçip gidiyorlar işte! Yaşıyor “…muşçasına!”

Çukurda!

Devamı gelecek

Önceki Yazı : Çukur 3 – İlk Altın

İzleyen yazı : Çukur 5 – Efsane balık

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s