Bir Mıh

Birlikte yaşamak zorundayız. Ama beceremiyoruz. Bin yıllardan beri. Çok şeyler düşünmüşüz. Çok şeyler yapmışız. İnsanlık olarak. İnsanlık adına. Bir yandan, “Gerçek olan tek yarış, insanlık yarışıdır”. Deyip yola çıkmak. Sonrasında. Onlarca defa “İnsan hakları” belgesi hazırlamak. Ardından da. Birbirini itip kakmak. Sormadan geçemiyorum. Binlerce kural mı yazmak gerekiyordu? İnsan olmak için.

Okumaya devam ediniz>>

Yine de. Düşe kalka geldiğimiz bu noktada. Tutunduğumuz bir dal var. Ona da demokrasi demişiz. Ama. Çok ileri gidemeyip. Sıkışıp kalmışız. Evet! Demokrasi diye başlamışız. Ama. Giderek aklımız karışmış. Sorar olmuşuz. Demokrasi nedir? Demokrasi neydi? diye. Ve üstüne üstlük. Adım adım. Vara vara. Diktatörlüğe varmış mıyız! Lord Acton bunu şöyle açıklıyor : “Demokrasinin  kötü olan bir yönü, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesidir.” Ama öte yandan. Binlerce yıllık tecrübeden sonra. Biliyoruz ki, Aristo’ nun deyişiyle. “ İyi yönetimler arasında demokrasi en kötüsü, fakat kötülerin de en iyisidir”. Bunun sebebi de, Demokrasinin kendisini onarabilme gücüdür. Alfred Smith’ in tespit ettiği gibi : “..demokrasinin kusurları, yine demokrasiyle kapatılır”.

Sonuç olarak. Madem ki. Buradayız. Şimdi ne yapabiliriz?

Karl Popper şöyle önerir: “Kelimeler üzerinde ve sahte problemler üzerinde kavga etmemeliyiz. Demokrasinin gerçek ve gerekli anlamı kavranıldığı zaman; Ona ne dediğimiz önemsizdir. Hangi ismi istiyorsanız onu seçebilirsiniz.

Yani. Mesele. Demokrasi ile ne anlatılmak istendiğidir. Evet. “Demokrasi” sözcüğü fazlasıyla kurcalandı. Yıpratıldı. Tarih boyunca. İçi. Doldu doldu boşaldı. Ama hala. Bu kelimenin derinlerindeki anlama ulaşabiliriz. Bu güne kadarki. Tüm kafa karşıklıklarını aşıp. Bu kavramın doğduğu günlerdeki ihtiyacı yakalayabiliriz.

Demokrasi! Nereden geliyor bu kavram? Hangi şartlarda. Nasıl şekillendi? Tarihine bakınca. Kavram. Eski yunancadan geliyor. “Demos” halk demek. “Kratos” ise egemenlik. Yani. Demokrasi. “Halk egemenliği” demek. Açalım biraz. Peki. Halk egemenliği ne anlama geliyor? Sözcüklere bakınca. Halkın kendi hayatına egemen olması. Kendi geleceğinde söz sahibi olması. Kendi geleceği ile ilgili kararlara katılması. Kararları hayata geçirecek eylemlere katılması. Böyle anlaşılıyor. Aslında. Biraz dikkatli bakarsak da. Buradaki anahtar sözcüğü görürüz. Demokrasi kilidini açacak anahtarı. Yüzyılların kafa karışıklığına ışık tutacak o kavramı. Demokrasinin özünü. Eğer gerçek bir demokrasiden söz ediyorsak. Kilit sözcük o. “Katılım”. Demokrasinin olmazsa olmazı bu. Bence. Bir düşünceye katılmak. Katkı vermek. Bir harekete katılmak. Katkıda bulunmak. İşte bu. Kendi geleceğinde. Söz sahibi olmak. Kendi kaderini yazmak. Aslında bu kadar basit. Süslü püslü sözcükleri. Bir tarafa bırakırsak. İşin özü bu. “Demokrasi hayata katılmaktır”. Katılabilmektir. Her an. “Hayata katılımın engellendiği bir yerde. Hayata katılımın sınırlandığı bir ortamda. Demokrasi yoktur”. Buna. Bu kadar basitlikle. İşaret edenlerin başında. Her zaman olduğu gibi. Mustafa Kemal gelir. Der ki, “ Demokrasi esasen ferdidir. Bu vasıf, vatandaşın hakimiyete, insan sıfatıyla iştirak etmesidir.

Yani. Demokrasi. Bir birey olarak insanla ilgilidir. Yani. Yasalarla, kurumlarla, belgelerle değil. Önce insanla ilgilidir. Tüm diğer herşey ise. İnsanın hayata katılmasını sağlamak için vardır. Demokrasi. İnsanın. Bir birey olarak. Kendi hayatının dümenine hakim olmasıdır. İşte. Seçimlerde. Tek bir oy’un bile . Önem taşımasının sebebi budur. Her birey. Tek bir oy ile. Kendi hayatını oylar. Tercih ettiği hayatı seçer. Bu anlayışı daha geniş bir çerçeveye yerleştiren Goethe’ de aslında aynı düşünceyi dillendirmektedir : “Kendi kendimize egemen olmayı öğreten yönetim, en iyi yönetimdir”.

Ama. Tek bir oy. Yalnızca bizi etkilemez. O tek bir oy ile. Başkaları için de bir hayat seçeriz. Ve. Diğerleri de. Tek bir oy ile. Bizim için bir hayat seçerler. Tek bir oy. Bu kadar ağırdır. Tek bir insan. Bu kadar önemlidir. Açık Demokrasiye kurban giden, John F. Kennedy’ nin dediği gibi: “Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir.” Ve. Tek bir seçmenin fazileti. Tüm halk için güvencedir. Timur’ un olduğu söylenen şu Türk özdeyişi. Ne kadar güzel özetliyor “Bir oy” un değerini : “Bir mıh bir nalı kurtarır. 
bir nal bir atı kurtarır, 
bir at bir komutanı kurtarır, bir komutan bir orduyu kurtarır,
 bir ordu bir ülkeyi kurtarır

Önceki yazı : Ne öngörü ama!

Bir Mıh” üzerine bir yorum

  1. Tanımlamalar zihni sınırlandırıyor. Bu yüzden olsa gerek çoğunluk, tanımlamalardan rahatsızlık ve şüphe duymuyor. Bunu aşmak için (sınırlı zihnimizle) düşünmek, sorgulamak; cevap bulmak için de araştırmak ve okumak; ve tüm bunları yapabilmek için bir gösteren, işaret eden olması gerekiyor sanırım. Ne yazık ki kültürümüz geleneksel ve ilişkisel. Sorgulamak bu kültür için risk teşkil ediyor. Çoğunluk için, risk teşkil ettiğinden bile bağımsız, düşünmek aklına gelmiyor; gösteren birileri olsa da. Çoktan aklını başkalarına teslim etmiş insanlar, isteyerek veya farkında olmadan.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s