Salgın 1 – Apokaliptik

 

Alışmıştık. Adım adım alıştırılmıştık. Öylesine fazla şaşırdık da denemez. Doğal bir şeymiş gibi geldi. Neredeyse de bekliyor gibiydik. Belki de bu sebeple. Önceleri umursamadık. “Bu salgın da nedir? Bu virüs de nedir?” Dedik mi? Bence demedik. Son yirmi yıldır. Gelecek ile ilgili. O kadar çok. Karamsar filmler. Anlaşılmaz. Karanlık olaylar. Gizemli bir ifade ile söylersek de. “Apokaliptik” girişimler. Sanat diye sunuldu ki. Ve bu arada da. Bir o kadar da çok. Salgın filmi sürüldü ki piyasaya. Bunu da o filimlerden. Biri mi sandık ne! Belki. Hafiften. Bir oyunmuş gibi. Biz de sanki oyuncularmış gibi düşünmenin. Eşiğine kadar geldik sanırım. Oyun mu acaba? İşte onu bilemem! Aklımı da bulandırmak istemem! Ama..

Devamı >>

Ama şunu anlayabiliyoruz. Farkedebiliyoruz. Uzunca bir süredir. Sanırım 1700 lerin ikinci yarısından başlayarak. Özellikle de. Son 150 yıldır. Hele hele 70 li yıllarla birlikte. Dünyadaki hiç bir şey kendiliğinden. Doğal akışı içinde olmuyor. Olamıyor. Sanıyorum ki. Sanayi toplumu ile. Yani örgütlü toplum yaşamı ile birlikte. Sermaye birikiminin hızlanıp. Kurumsallaşması ile. Ve güç. Büyük sermaye sahibi. Ailelerin elinde odaklanınca başladı bu. Bu bir şaka değil! Biliyor muydunuz? Dünyanın en zengin 8 insanı. Yeryüzünde yaşayan. En yoksul 3.6 milyar insan ile. “Eşit miktarda servete sahip”. Ve açgözlülük sürüyor. Hırs durmuyor. Kıskançlık hep var. Kötü niyetler ise. O sonsuz!..

Evet! servet odaklanınca! Ve servet bir güç olunca. İnsanlık hayatı. Doğallık yolundan saptı gibi. Yani, “su yolunda akmadı”… Şeyler. Kendiliğinden olmamaya başladı gibi. Kuytu köşelerde. Karanlık düşüncelerle. Oyunlar kurgulandı. Hiç de masum olmayan bu kurgular. Gelişmiş olan. İletişim teknolojileri aracılığıyla. İnsanların günlük hayatına pazarlandı gibi. Okunsun diye yazılar. Dinlensin diye müzikler. Görülsün diye filmler. Ve tüm bunlar kullanılarak. Zihinler dolduruldu gibi. Aykırılıklar olamasın diye de. Algılar yaratıldı. Düşünceler donduruldu gibi. Sonrasında da. Hazırlanan bu algı dünyasına. Bu kurgular. Yeni hayat gerçekleriymiş gibi. Kendiliğinden oluyormuş gibi. Sunuldu. Tabii ki. Güzel türkçemizde söylendiği şekliyle. “ Evdeki hesap, her zaman. Çarşıya uymasa da..”. “Minareyi çalan. Kılıfını da hazırlamıştı… Her sorunun cevabı düşünülmüştü…

Ama bence. Bir kurgu olmasa bile. Yine de. Benzer şeyler olacaktı. Zaten oluyor da! Bu salgın. Veya benzeri bir şey. Her durumda olacaktı. Çünkü. Yaşamın. Hayatın kimyası bozuldu. En temelde. Yaşam bir “denge”dir. Yaşam bir”normal” dir. Normal’in bir alt sınırı. Bir de üst sınırı vardır. Zorlamaman gereken… Ayrıca. Hayatın içinde. Evrime yön veren. İki esaslı çevrim vardır. Biri. “Pozitif çevrim“. Sürekli artış. Veya sürekli azalma. Anlamına gelen. Eğer ki durdurulmaz ise. Her durumda yok oluşa ilerleyen. İkincisi ise. “Negatif çevrim“. Artışı ve azalışı dengeleyen. Çoğalmayı ve azalmayı. Büyümeyi ve küçülmeyi sınırlayan. Ve böylelikle de. Varolmanın evrimini. Ve sürekliliğini sağlayan. Karl Marks bunu. Diyalektik bir anlayış ile açıklamıştır. İfadesi de çok nettir. Basitçe, şöyle der Marks : “her şey, kendi içinde, karşıtlarını içerir”. Bu büyük gerçek. Büyük bir canlı olan. Tabiat için de geçerlidir. Gösterişli bir dil ile bunu. “Tez artı antitez eşittir sentez“. Olarak da söyleyebiliriz…

Özeti şu. İnsanoğlu sen işi abarttın. Ölçüyü aştın. Normalin çok çok üstüne çıktın. Parçası olduğun tabiatı. Çok mu çok zorladın. Ve son elli yıldır. Öylesine azgınlaştın ki. Artık. Tabiat sana direniyor. Seni dengeliyor. Hizzaya getiriyor… Senin o. Yapay düzenine. Karşı çıkıyor.  “Dur bakalım. Buraya kadar” diyor….

Hem de baksana! Bunu neyle yapıyor?

Devamı gelecek >>

Gelecek yazı : Salgın 2 –

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s