
Hayalimiz buydu. Fenerin oradan kendimizi akıntının sularına bırakmak. Ve kendimizi tabiatın akışına teslim etmek. O çocukluk günlerinde tabiatın her parçası bize bir ilham verirdi. Akan su, düşen yaprak,yağan yağmur, esen rüzgar,..Her tabiat hareketi bir çağrıydı bizim için. Bulutlar, kuşlar, çiçekler, herbiri bir davetti. Yalnızca onlar mı? Çatıları uçuran fırtınalar, kara bulutlar, gök gürültüleri. Yatağından taşan dere suları. Bunların içinde de bir heyecan bulur, oyunlar yaratırdık kendimize. Taşan dere de nerden çıktı diyeceksiniz şimdi ! Demiyecek misiniz? Bence demelisiniz! Hiç unutmam. Bir taşan dere macerası yaşamıştım. Sular evlerin arasından koşuyordu adeta. Önlerine katıp sürükledikleri ağaç dalları, yapraklar, topraklarla birlikte buldukları her yol aralığına giriveriyorlardı. Görmeliydiniz!
Okumaya devam et →