Yabancı 2 – Agape

Sevmesini bilirsek, başkalarına acı vermeyi unuturuz”.” Friedrich Nietzche (1844 – 1900) / Alman filozof, filolog, şair ve besteci.

İnsanlardan öğrenemediklerimi, bir kediden öğrendim!” deyince.  “Sen insanları sevmiyor musun?” diye sorgulayanlar olabilir… Tabii ki. Benim demek istediğim şey bu değildi!.. Benim söylemek istediğim. Bir şeyleri sevmek ya da sevmemekle ilgili değil! Benim söylediğim. Kendimdeki bir şeyi farketmiş olmakla ilgili. Sevmenin ne anlama geldiğini. Ve kendi sevme anlayışımın ne olduğunu farketmekle ilgili.  Hepsi bu! Bunu, bana farkettiren de. İnsanlar değil, o oldu.. Bu nasıl oldu? Şimdi bunu kısaca anlatayım…,

Önce sordum kendi kendime. Nereden çıktı bu ilgi, bu bağlılık diye. Bir sürü kedi var etrafta. Neden bu kedi? diye. Sordum kendi kendime. Sonra da düşünüp bir cevap aramaya başladım..

İlk anladığım şu oldu ki. Birini ya da bir şeyi sevdiğini düşünüyorsan eğer. Bunun bir öncesi var. Bu da basitçe, onun kendisini sevdirmesi. Yani, o kendisini sevdirtmez ise. Sen onu sevemezsin. Belki beğenebilirsin. Belki hoşlanırsın.… Hatta ona tutkuyla bağlanıp, aşık bile olabilirsin.. Ama, bunların hiçbiri sevgi değil! Ve o zaman anladım ki, sevgi bambaşka bir duygu!.. Ve bu duygu. Karşıdakinin kendisini sevdirtmesi ile başlıyor.

Bir diğer farkettiğim şey ise. Sevginin, arı, saf, katıksız, tertemiz bir duygu olduğu. Beklentilerden uzak. Amaçlarla ilgisiz. Sahiplenme isteklerinden bağımsız. Yani kirlenmemiş bir duygu. Bir karşılık, bir sonuç beklenmeyen. İç dünyadan beslenen. Sürekli bir duygu sevgi. Menfaat için değil! Bir beklentini karşılayacağı. Bir haz vereceği için değil. Bir amacına ulaştırıp, bir fayda yaratacağı için değil… Hiçbir karşılık beklemeden. Sadece sevmek! Hepsi o!..

Kavradığım üçüncü bir nokta ise şu: Temiz bir sevgi, iyilik yaratıyor. İçinde, temiz bir sevgi kaynağı taşıyanlar. İsteseler de “kötü” olamıyor. “Kötülük” düşünüp, kötülük yapamıyor. Anladım ki. Merhamet duymak, bağışlamak, şefkat göstermek gibi, iyi niyet ve iyilik taşıyan duyguların ve davranışların kaynağında sevgi var… Eğer, içinde derinlerde bir yerlerde. Bir sevgi kaynağı yoksa. Hoşgörü göstermen gereken durumlarda öfkelenebilirsin. Bağışlayabileceğin hatalar karşısında  saldırganlaşabilirsin. İçinde bir sevgi yoksa eğer. İçten bir nezaket bile gösteremeyip, kabalaşabilirsin…Hatta, sen kendin, hatalar yaptığında utanmazsın bile. Çünkü, kendini sevecek kadar temiz bir sevgi  yoktur içinde…

Özetle. O kediyi seviyorum, çünkü… Ama hayır, böyle bir “çünküolamaz ki temiz bir sevgide! Ne demeliyim o zaman! O kediyi severim, eğer… Yok! Yok! Bir “eğer” de yoktur temiz bir sevgide!.. Ve sonunda anladım ki. O kediyi, çünkü’süz seviyorum. O kediyi,  eğer’siz seviyorum; Yani, o kediyi. Her şeye ragmen… Seviyorum.

Arı sevgi bu işte. Kendimde  farkettiğim de bu oldu. Neden kolay kolay herşeyi sevemediğimi. Ama, bir insanı, bir yeri.. bir kez sevince de…. Şartlar ne olursa olsun. Her kim olursa olsun. Ne kadar uzakta olursa olsun. Görsem de, görmesem de. Gitsem de, gitmesem de. Konuşsam da konuşmasam da… O insana. O yere… Neden sıkı sıkıya bağlandığımı. Keşfettim…

Her şeye ragmen sevmek! Agape sevgisi derlermiş buna….

Bunu yeni anladım…

>> devamı gelecek

>> izleyen yazı : Yabancı 3 –

Yorum bırakın