Gemide Panayır!

Gülmeyi çocuklar icat etti, bizler tüketiyoruz.  / Bir şair

Gemideyiz.

Herkes gülüyor. Hepsi, gürül gürül gülüyor. “Bizimyer”de gülmeyen yok! Hepsi aynıymış gibi gözükse de. Türlü türlü gülüyor her biri. Gözlerinden anlıyorum. Bazılarında gözler fırıl fırıl. Bir av peşinde. Pusuya yatmış gibi. Bazılarında gözler dangul dungul. Bir oraya bir buraya. Koşup durur. Saldırır gibi. Kimilerinde gözler mangır mangır.  Köşeyi dönmeye hazırlanıyor gibi. Bazılarında da melul melul. Sanki Bizimyere aşk ilanı yapar gibi… Kimileri de mırıl mırıl. Ayağınıza, aklınıza dolanıp. Bir şeyler kapmanın peşinde… Bir de tırıl tırıl gözler var. Tırtıklamanın eşiğinde! Ama hepsi gülüyor! Evet! İnsanlar sızlanırken. Tüm afişler gülüyor!…

Çoğunu tanımam. Ama tanıdığım  bir tanesinden söz edebilirim mesela. Ona, zaman zaman ekranlarda rastlardım.  Bugüne kadar. Hiç güldüğünü görmemiştim. Sonra bir baktım. Şimdi o da gülüyor… Gülüyor da…Peki, gülmek o yüze hiç yakışıyor  mu? Gözlerine baksan. Yüz çizgilerini farketsen. Hemen anlıyorsun zaten. Düşünüyorsun, “Bu gülüş maske mi; Yoksa içten mi geliyor”  diye. İçten gelmediği o kadar belli ki!.  Mimiklerle pazarlanan bir gülücük bu! Ama geride. Yapmacık bir surat. Soğuk bir bakış sana bakıyor işte.

Konu açılmışken. Biri daha ilişiyor gözüme. Onu zaten tanımayan yok!  O da aynı mücadele içinde.  Belli ki, o da gülebilmek için uğraşıp duruyor. Tüm çabası bu!.  Ama anlıyorsun ki. Gülmeye bile mecali kalmamış! Gülemiyor! Olmuyor! Çünkü içinde yok! Bunca yıldır. Ne gülmeyi öğrenmiş. Ne de güldürmeyi! Ne sevinmeyi bilmiş. Ne de sevindirmeyi!..

Her neyse! Tüm bunları sıralarken. Tabii ki, insanların gülmelerine karşı duracak bir halimiz yok!  Kim gülmek istiyorsa. İstediği kadar gülsün. Binlerce yıl öncesinden, Aristoinsan gülen hayvandır!” dedikten sonra. Bize bir söz mü düşer ? Düşmez tabii… Ama bir tarafta da Sokrates’in sözlerini unutmamak gerekir….

Sokrates, Atina devletinin bir gemiye benzediğini söyler. Atinalı dostlarından. Gemilerinin nasıl yönetildiği konusunda daha fazla düşünmelerini ister. Evet! Halk güçlüdür. “… ama kendi kendini yönetecek bilgi ve entelektüel anlayışa sahip midir?” diye sorar.  Gemi sahiplerine veya mürettebatına güvenmeyi bırakıp. İnsanların popülaritesine, gösterişlerine kanmayıp. Gemide, yüksek sesle konuşmayan. Pek çok kimse tarafından görmezden gelinen. Ancak ilim ve fazilet sahibi. Yani, iyi, akıllı ve adil birini aramalarını ister. Ve Sokrates, yönetmeye yetkili kişinin bir filozof olduğunu öne sürer. Yani, Sokrates’e göre. Yönetici olacak kişi “düşünen, düşünmeyi bilen” bir insan olmalıdır. “Gülen, gülücükler dağıtıp gösteriş yapan” değil!

Sokrates, 25 yüzyıl önceki, bu görüşleriyle. Demokrasi kavramının bazı tehlikeler barındırdığına da  işaret ediyordu hiç şüphesiz. Ama. Sokrates’in öğrencisi Platon’ un öyle tespitleri. Öyle ifadeleri var ki…. Bu tehlikeyi apaçık hissedersiniz. Bakalım, neler demiş Platon:  “Bir panayırdır demokrasi, beğen beğendiğini al… Kendisine, halkın dostu dedirtmek yeter. Ve bir anda. Saygısızlık nezaket olur; Kargaşa hürriyet olur; İsraf cömertlik olur; Yüzsüzlük de yiğitlik olur…  Cahil kitlelerle demokrasi yönetilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.”

Anladınız değil mi!

Gemide panayır var!

Yorum bırakın