Bu yıl müsvedde bir yıl oldu… Hiçbirşey yerli yerinde değil gibi! Herşey yerini arıyor gibi. Tüm dünya böyle… Müsveddeyi önemserim. Okuma yazmayı öğrendiğimden beri. Hep müsvedde yaparım. Başlangıçta kağıtlar üzerine karalardım. Sonraları. İlk okulun sonlarına doğru. Baktım ki. Kağıtlar çoğalıyor. Dağılıyor. Kayboluyor. Bir defter aldım. Sarı saman kağıtlı. Ve çizgisiz. Ve kalınca. O benim müsvedde defterim oldu.
okumaya devam ediniz>>>
Müsvedde defteri. Bir tür karalamaydı. Öğretmen anlatır. Ben not alırdım. Acele acele yazardım. Kısaltılmış kelimeler. Ve şekillerle. Sembollerle… Önemli olan. Anlatılan bir şeyi atlamamaktı. Yani, hem hızlı olmak. Hem de bilgiyi kaçırmamak. Yazılar biraz. Nasıl desem! Kargacık burgacık olurdu… Bu sebeple. O akşam hemen. Temize çekerdim. Yoksa. Ya yazdıklarımı okuyamazdım. Ya da. Yazılanları anlamazdım.
Müsveddeyi kurşun kalemle yazardım. Ama temize çekerken. Renkli kalemleri de kullanırdım. Mavi. Kırmızı. Yeşil. Yani “temiz” renkli idi. Ve beyaz kağıt üzerine… Müsvedde. Soluk idi. Sarı saman kağıdı üzerine. Siyah kurşun kalemle. Yani. Müsvedde daha olmamış bir şeydi. Olmakta olan bir şey. Ama. “Müsvedde olmaz ise. Temiz de olmazdı.” Demem o ki! Müsvedde önemlidir. Her temiz. İyi bir müsveddeye dayanır. İyi müsvedde de, onu yapana.
Müsvedde defterim. Zaman içinde değişti. Öğrencilik yıllarımda hızlı hızlı not aldığım defter. Giderek. “Düşünme defteri” oldu. Yazarak düşündüğüm. Düşünerek yazdığım defter. Zaman içinde de keşfettim ki. Ben en iyi, yazarak öğreniyordum. Ve böylelikle. Müsveddelerimi. Temize çektikçe. Ben. Beni oluşturdum… Ve giderek. Müsvedde defteri. Düşüncelerimin temiz defteri oldu. Düşünme defteri. Ama. Şeklen. O hala bir müsvedde. Sarı yapraklı. Önce hep kareliydi . Şimdi. Hiç çizgisiz. Arkası fırfırlı ve büyükçe. Ben bunun üstüne karalarım. Herşeyi.
Ama insanları değil. Sadece düşünceleri. “İnsanlar üzerine müsvedde yapmam“. Ve insanlara müsvedde diye bakmam. Onlara müsvedde demem. Çünkü bence. “Herkes kendisinin aslıdır“. Diğer herkesten de farklıdır. Ama. Bir insan. Ne zamanki başka birine benzemeye çalışır. İşte o zaman müsvedde olmaya başlar. Yani aslı ölür. Yani. “Bir insanı. Ancak kendisi müsvedde yapabilir“. Bu sebepledir ki. Emerson:”taklit intihardır” demiştir. Yalnız bir insan için değil. Bir kurum için de. Bir ülke için de böyledir. Düşünün şimdi. Bir Kırgız iskoça benzemek istesin. Ya da bir Fransız bir japonu taklit etsin. Olur mu? Veya diyelim ki. Bir Türk Araplaşmaya özensin. Olmaz ya! Ama olursa. Ne olur? Önce. Müsvedde olur. Sonra da karikatür. Yani komik olur. En sonunda da aslı ölür. Yani yok olur… Mustafa Kemal boşuna, “…Biz bize benzeriz..” dememiştir.
Bu yıl. Müsvedde yılı oldu. Yani bu yıl karalamalar yılı. Kargacık burgacık harflerle. Sözcüklerle yazılan… Dünya ve zaman bir beyaz sayfa ise. İnsanlık bir beyaz sayfa ise. Bu beyaz sayfanın üzerine birşeyler karalanıyor. Bir arayış var. Bir çırpınış. Gerisinde bir dayatma. Bir yönüyle de. Bir direniş. Hepsi bir arada…
Tarih bu örneklerle doludur. Mesela. 1880 ler… Sahnede ekonomi. Kuliste siyaset… Dünya hali. Henüz bu kadar karmaşık değilken. Yine bir arayış vardı… Topraktan makinalaşmaya geçerken. Topraktan uzaklaşıp atölyelere tıkıştırılan insanlık. Uzun süre yolunu bulamadı. Nereye doğru gideceğini bilemedi… Onbin yıl. Tarlalarda birlikte ter döken. Gündoğumunda işine başlayıp. Günbatımında yuvasına dönen ailelerin. Büyük kalabalıklar içinde. İmalathanelerde. Atölyelerde. Zaman baskıları altında. Boy göstermeleri kolay olmadı. Tanımadıkları insanlarla birarada. Aynı atölye çatısı altında çalışmak. Başkaları için çalışmak. Garip. Anormal. Ve yakışıksız geldi. Sabah kalkıp. İşe gitmek. Akşam olunca. Saat dolunca. İşten dönmek. Mesai… Tüm bunlar. Ne demek oluyordu?
Nitekim. Dokuma tezgahının ya da buhar makinasının başındaki iş. Orak ya da sabanın başındaki iş gibi yürütülemedi. Tarladaki çiftçi kuralları. Atölyedeki işçi kurallarına uymadı! İşte o zaman soruldu. Fabrika bacalarının iş kuralları nasıl olmalı? diye. İnsanlık bu soruya cevap vermek için 100 yıl. Tam 100 yıl müsvedde yaptı. Düşündü tartıştı çalıştı. Sonunda bu çalışmalar temize çekildi. Yeni bir çalışma disiplini kuruldu. Frederick Winslow Taylor tarafından… Buna “Bilimsel yönetim” dediler. Bir anlamda. “Birlikte çalışma disiplini”…
Uğurladığımız yıla dönersek. Bu yıl müsvedde bir yıl oldu. Dünya için. Bir süredir de böyle. Yeni bir şey değil… Müsvedde. Kökeni arapça bir kelime. Esved. Siyah, kara anlamına geliyor. Müsvedde ise karalama. Yani “aslı bu değil” anlamında. Ama aynı zamanda . “Aslı için çalışılıyor. Bu daha bir taslak. Daha bitmedi. Tamamlanmadı. Yapım aşamasında”. Demek oluyor…. Buraya kadar iyi. Ama öte yandan düşününce. Benim bir korkum var!
Ya müsveddeyi yapanların kendileri müsvedde ise!
O zaman ne olacak?