Sonuçlar 2 – Şifreli Anahtar

İnsanın kendisiyle yüzleşmeye yüzü yoksa, başkalarının hatalarıyla oynar durur…Oscar Wilde (1854 – 1900. İrlandalı şair ve yazar)

Gizli odanın anahtarını bulduk: Üç T. Bulmasına bulduk da. Bu anahtar nasıl kullanılır acaba! Bu anahtar, bildiğimiz kapı anahtarlarına benzemiyor. Önüne gelenin, anahtarı kapanın kullanabileceği bir anahtar gibi görünmüyor. Daha çok. Hazine girişlerindeki şifreli anahtarlar gibi duruyor… Doğru ya! İçimizdeki o  gizli oda da zaten bir hazine değil mi? Bastırılmış tüm duygular. Gizlenen tüm düşünceler o odada saklı değil mi?

Sonuçlarla yüzleşmekden söz etmiştik. Metodu da 3T dir demiştik. Bir deneyip bakalım!

Birinci T tespit’tir. Bu aşamada sonucu. Sonucun ne anlama geldiğini. Sonucun yarattığı durumu anlamaya çalışırız. Sorular sorup cevapları araştırırız. Ne oldu? Nasıl oldu? Ne zaman oldu? Nerede oldu? Kimlerle oldu?…. Sonuç olarak, olgulara ve ilgili insanlara bakıp, varılan durumun resmini  çekeriz. Resmin arkasına değil! Resmin kendisine bakarız! Ne oldu sorusunu sorup, olanları anlamaya çalışırız.

İkinci T teşhis’dir. Bu aşamada, bu sonucu oluşturan sebepleri anlamaya çalışırız. Bu noktada tek bir sorunun cevabı aranır. Neden? Ama bu tek soru. Tesbit aşamasındaki tüm unsurlara yaygınlaştırılır. Neden oldu? Neden öyle oldu? Neden o zaman oldu? Neden orada oldu? Neden onlara oldu?… Sonuç olarak, varılan noktanın  rontgenini çekip. Sebeplerin, sonuçlar üzerindeki etkilerini inceleriz. Yani, derinliğine, resmin altına, arkasına bakarız! Neden oldu sorusunu sorup, kökteki sebepleri anlamaya çalışırız.

Üçüncü T tedavi’dir. Bu adımda, sonucu oluşturan sebepleri engellemek veya sürdürmek için. Ne yapılması gerektiğini düşünürüz. Bu nokta, bitişin başlangıca dönüştüğü yerdir. Çoğu zaman ihmal edilse de. Bu aşamada da kritik bir soru vardır: Neden olmasın? Bu soru, geleceğe yönelik engelleri ortadan kaldıran. Yapılabileceklerin önünü açıp, alanı genişleten bir sorudur. Sonuç olarak, yeni bir başlangıç için, istenen gelecek tanımlanıp, geleceğin yol haritası çizilir. Ne yapmalı sorusunu sorup, atılacak adımlar, alınacak önlemler düşünülür.

3T süreci, bir sorgulama ve anlama sürecidir. Özetle bir “düşünme” sürecidir. Bu süreçte düşünceler vardır. Bu süreçte yer alanlar. Düşünceleri ile var olurlar. Bu aşama, Fransız düşünür René Descartes’ in deyişi ile, “Düşünüyorum demek ki varım!”noktasıdır.

Ama eğer. Sonuçla başlayan yeni bir başlangıcın, yeni bir sonuca ulaşması isteniyorsa. Düşünmek ve düşünceler yeterli olmayacaktır! Düşünceleri hayata geçirecek. Düşünceleri sonuca taşıyacak “eylem” lere ihtiyaç vardır. Düşünceler harekete dönüşemez ise, sonuca ulaşılamaz. Yani hareketleri öngörmek. Hareketleri düşünüp planlamak yetmez. Hareketleri “yapmak” gerekir!

Bu aşama, Alman düşünür Johann Gottlieb Fichte’ nin bakışıyla, “Yapıyorum, demek ki varım!” noktasıdır. Fichte’ ye göre, bir şeyler düşünmek için değil, bir şeyler yapmak için yaşamaktayız.

Odak noktası, ister düşünce, isterse de eylem olsun. Hangisi olursa olsun. Yaşayarak biliyoruz ki. Eğer bir sonuca ulaşılmak isteniyor ise. Düşünce ve eylem ayrılmaz bir bütündür. Eylemi oluşturan düşüncelerdir: Sonucu üreten ise eylemlerdir. “Düşüncesiz eylem yolunu kaybeder. Eylemsiz düşünce yerinde sayar”…

Ama peki, bugün durum nasıl derseniz. Düşünceler ve eylemler bir bütün mü, diye sorarsanız.  Bence, hiç de öyle değil! Hiç sormayın!… Peki nasıl, diye merak ediyorsanız. O zaman, biraz dedikodu yapalım. Sizlere bir  ipucu vererek başlayalım. Duyduğum kadarıyla. Düşünce ile eylemin arası açılmış. Aralarına bir şeyler girmiş! İkisi de çok rahatsızmış…

Vah! Vah!

>> Devamı gelecek

Önceki yazı : Sonuç 1 – Gizli Oda

İzleyen yazı : Sonuç 3 –

Yorum bırakın