Güncel 1 – İttifaklaşamayan İttifak

Yanlış sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir.” (J.J.Rousseau (1712 – 1778 / Cenevreli filozof ve yazar)

İttifak sözcüğü, devamlı olarak ortalarda dolanıp duruyor. Bir türlü de bitemiyor. Birileri, ölmüş bir ittifakı. Canlandırmaya umut bağlıyor. Geçmiş olsun! Bir diğeri ise. İttifaksızlık üzerinden kendisini kanıtlamaya çalışıyor. Sana da geçmiş olsun!  Bu arada, birileri de. Atı çalıp. At çoktan tükenip çökmüş bile olsa.  üsküdara geçmeye çabalıyor! Ne diyelim! Ona da helal olsun!

Seçim bitti. İttifak dağılıp saçıldı. Şimdi sormalıyız. Yoksa o bir ittifak değil miydi?

İttifak sözcüğü, “uyuşma” anlamını taşır. Yani, belirli konularda uzlaşılarak, bir araya gelindiği söylenebilir. Ama hangi düşüncede uzlaşı? Ve nasıl bir ittifak? Bu soruların cevabı, uzlaşının  bir adım ötesindedir. İşbirliği’ndedir. “İşbirliği”, ittifakın hareket alanıdır. İşbirliği, ittifakın yaşayacağı, hayat bulacağı yerdir.

İşbirliği ne demektir? diye düşünürsek. Batı dillerine bakıldığında. İşbirliğinin anlamı, iki farklı sözcükle karşılık bulur. Biri, ortak amaç için işbirliği yapmak (collaboration). Diğeri ise, bireysel amaç için işbirliği yapmak (cooperation).

Soralım şimdi. Malum ittifak bunlardan hangisini seçti? Seçim sonrası konuşulanlara bakınca. Öyle anlaşılıyor ki, biraraya gelenler, bireysel amaçları için bir ittifak kurmuşlar. Amaçlara ulaşılamayınca da, herbiri bir tarafa saçılıp, kendi derdine düştü. Daha da kötüsü şu ki. Belki de birileri amacına ulaştı! Özetle, belki bir ortak akıl vardı ama, ortak bir inancın, ortak bir ruhun olmadığı anlaşılıverdi. Seçim öncesi söylemlerde, “..konu vatan”dı… ama. Seçim sonrası herkes kendi “teferruat”ına daldı!

Peki. İşbirliğindeki “bireysel amaç” tercihi, ittifakı etkiledi mi? Etkilemez olur mu! Bireysel amaçta, her katılımcı kendi çıkarının peşine düşer. Ortak amaçta ise kaynaşılır ve bu kaynaşma “sinerji” yaratır. Aristo‘ nun ifadesiyle, “Bütün, parçalarının toplamından büyüktür“. Sinerji! Tabiat bunu, her işleminde gösterir. Mesela, klor zehirlidir. İçemezsiniz. Sodyum patlayıcıdır. Çekinirsiniz. Ama, klor ile sodyumu, uygun şartlarda karıştırıp, işlediğinizde tuz olur ve yersiniz… Yani, her farklılık zenginliktir ama. Eğer, uygun ortamı yaratıp, kaynaştırabilirseniz!

İşte, kol kola girip birbirine yapışan. Ama, içiçe geçip kaynaşamayan ittifak, bu artı değeri yaratamadı. Aslında, ittifak yapamadı! Sadece akıl, sadece mantık yetemezdi! Siyasi aklı kullanıp, bireysel hesaplarla kolkola girenler, ama ruh birliğini kuramayanlar. Aslında, birlikte düşmek için birbirlerine tutunmuş olurlar. Ve bir bakarsınız, her yanı dökülse de, cehalet ve yalanı kaynaştırıp ruh birliği yaratanlar yükseliverir.

Mevlana’ nın deyişi ile “Duygu akla, akıl da ruha esirdir!” Yani. Duygular ne kadar güçlü olsa da. Akıl ve mantık. Mesela toplumsal normlara bakıp. Bu yoğun duyguları engelleyebilir. Ama eğer. Duyguları aşan bir ruh birliği kurulmuş ise. Ne akıl ne de mantık. Bunun önünde duramaz.

Ruh birliği kuramayan siyaset, insanları duygusal  uçurumlara iter. Ruh birliği kuramayan insanlar da. Duygusal kopuşlara sürüklenir…

Uçuruma düşer!

Yorum bırakın