Eski Kafa 2 – Güvercin

Eski başkadır, eskimiş başkadır. Nice eskiler var ki hiç eskimez. Namık Kemal ( 1840 – 1888 / Tanzimat aydını yazar, gazeteci, şair )

Dedim ya, dost sohbetlerinde, zaman zaman konu açılıyor. Ve ben de. Derme çatma görünen ve eğreti duran. Ama sahiciliğini her dem koruyan. O özlemlerimden. Kenarından kıyısından söz açıyorum. O zaman da, bana dönüp. “Nostaljik” diyorlar. Yani. Geçmişe aşırı bir özlem duyuyorsun, demeye getiriyorlar. Bu da beni düşündürüyor tabii ki!

Ehh! Geçmişteki her şey eski olduğundan. Ben de “eski” ye özlem duyuyorsam. Bu da. Bana “eski kafalı” demenin başka bir şekli diye düşünüyorum… Biraz daha kibarca olsa da. Biraz daha gizemli görünse de…

Hemen ardından. Bir genelleme başlıyor. “Her kuşak. Önceki kuşakların zamanını özler” deniliyor. Bu iyi! Demek ki, tek eskici ben değilim. Hatta. Bugünlere bakınca. Neredeyse, herkes bir tür eskici, diye düşünüyorum….  Bugünün insanları. Ama, önceki günleri  yaşayan insanlar. Hatırlayanlar. Dünyadaki bir çok insan. Yirmi otuz yıl öncesini bile özler oldu! Yani onlar da. Hepsi hepsi yirmi otuz yılda. Benim gibi eskici oldular!..

Herkes değil tabii! Bugünleri çok seven. Bir avuç göçük var tabii. Ben onlardan söz etmiyorum. Ben. Öncesini yaşamamış olanlardan . Bilmeyenlerden söz ediyorum. Yetmiş seksen yıl da değil. Sadece, yirmi otuz yıl önce dünyaya gelenlerden sözediyorum. Onlar, farklı bir normale gözlerini açtı. Son yirmi otuz yılın. Yeni normaline uyandılar onlar. Ve uyandıklarından beri ne gördüler? Şunu gördüler. Onlar sanıyorlar ki. En büyük beceri. Nefes alır gibi yalan söylemek. En faydalı kabiliyet ise sahtekarlık. Onlar sanıyorlar ki. Çalıp çırpmak normal.. Nasıl olsa. Utanmanın koltuğuna şımarıklık oturdu. Onlar görüyorlar ki. Önce bas birinin ayağına. Sonra da bağır. Ayağıma bastılar diye. Nasıl olsa aldatan “Algı” var. Gerçek “Olgu” yerine… Onlar zannediyorlar ki. Ahlak, eğilip bükülüp. Alnını yere dayamak. İtibar ise sadece yaldızlı bir taş!…. Artık normal bu!. Yeni dünyanın yeni normali. Çünkü örnek bu. Başka türlüsünü görmediler. Yaşamadılar…

Unutmayalım. Hiç unutmayalım. Her şey karşıtları ile, alternatifleri ile bir anlam taşır… Kılavuzun karga olursa. Ve her yerde. Hep o karga öter durursa. Başka türlüsünü düşünemezsin… Pislikte yüzsen bile. Bir güvercin yerine. Yine başka bir karga ararsın! Çünkü. Güvercinin ne olduğunu bilmezsin…

Dünyanın hali bu! Şimdi ben. Soruyorum kendime. O güvercini gördüm diye. Eskide kalmış olan. O güvercine özlem duyuyorum diye. Eski kafalı mıyım?

Ben bunları aklımdan geçirirken… Bir baktım. Eskilerden yenilere geçivermişiz. “Herkes yeni kuşakları beğenmez” diye bir söz havada uçuştu… Ben yeniden düşünmeye başladım. “Bu ifade bana pek uymuyor” dedim kendi kendime. Ben, yeni kuşakların. Daha az bozulmuş olduklarını düşünürüm. Şimdi bana soracaksınız belki: “Bozulabilmek için, önce, olgunlaşmak gerekmez mi?” diye. Bu ayrı bir konu. Bunu şimdilik geçelim! Ben, benim göremediklerimi, gençlerin gördüklerine. Benim düşünemediklerimi, gençlerin düşündüklerine inanırım…  Mustafa Kemal, neden Cumhuriyeti gençlere emanet etti sanıyorsunuz! Kimlere emanet edecekti ki? Durum ortada!..Ama. Tabii ki sorabilirsiniz, “gençler ortada mı?” diye. Bilmem! Yoksa, “damarlarındaki asil kan” , Marks’ ın deyişi ile, “afyonlandı mı?” ….

Sahi! Birden aklıma geliverdi! Mustafa Kemalin Türk gençliğine hitabesi nerelerde? İlkokul yıllarımda. Hep birlikte. Bunu haykırarak başlardık günlerimize! Sahi nerede bu hitabe?

O da gözümde tütüyor!

Yoksa ben, eski kafalı mıyım?

Devamı gelecek >>

Önceki Yazı : Eski Kafa 1 – Salaş

İzleyen Yazı : Eski Kafa 3 –

Yorum bırakın