Yalanın yalanı

Aslında. Yalan, dünyanın ayarını öylesine bozdu ki. Artık hiçbirimiz bunun dışında kalamıyoruz. Bir şekilde…İstesek de istemesek de. Farkında olsak da olmasak da. Yalanın içindeyiz. La fontaine, “her insan yalan söyler “ der. Bir açıdan söylemek zorundadır. Sosyal hayatın gereği. Birlikte yaşayıp da.. Birbirini kırmamanın gereği. Dostuz ya! Hep öyle söylenir. Ama, kimileri için de, çıkarları zedelememenin. Kim bilebilir?

Okumaya devam et >>

Mesela. Yemek daveti veren bir ev sahibini düşünelim. Misafirlerden biri, davette çok eğlendiğini söyler. Teşekkür eder. Ama aslında çok sıkılmıştır. Ev sahibi de, bu yalanın tatsız bir durumdan kaçınmak niyetiyle söylendiğini fark eder. Ve bu yalana ortak olur. Bu durumda kim kimi kandırmıştır? Her iki taraf da bir kandırmanın içindedir. Her iki taraf da bunu bilir. Bu durumda, bu sözler, yalan olarak değerlendirilebilir mi?

O kadar çok örnek var ki! Bugünün sosyal hayatında. Artık “doğal” kabul ediliyor. Sıradan. Ama yalan yalandır. Daha da kötüsü, yalan yalanı besler. Bir kez yola çıktımı da, uzar gider. Kartopu gibidir. Yuvarlandıkça büyür. Bir yalandan yola çıkıp. Farkında bile olmadan. Yalan dünyasına giriveririz. Girince de çıkamayız. Örnekler ortada. Türk özdeyişindeki gibi: “ Çamın kökü, yalancının sözü bitmez”.

Gerçi, yalan doğanın her yerinde vardır. Vahşi yaşamın, birbirini kandırmak üzerine kurulu olduğu ifade edilir. Araştırmalar böyle gösteriyor. Gorillerin işaret dili ile yalan söyledikleri bilinir. Vahşi doğa içinde yalan, av ve avcı arasında doğal bir mücadele olarak düşünülür. Ama sanırım, bu kandırma oyununun sebebi, varlığını sürdürebilmekle ilgilidir. Yaşama kaygısıyla yani. Çıkar içgüdüsüyle değil. Doğa’ dan sözediyorsak eğer. Din kitaplarına bir bakalım. Ne yazarlar? Dünyevi yaşamın, bir kandırma ile başladığını. Şeytanın, Adem ile Havva’ya yalan söyleyip, onları aldatmasıyla. Hayat böyle başladıysa. Hayatın evi olan doğada, kandırma neden olmasın?

İnsana gelince, işler biraz değişiktir. Evet. Biz de doğadan geldik. Ama. Biz insan denilen canlı. Biz birbirimize güvenerek dayanışmayı keşfetmiştik. Biz insanlar. Birbirimize güvendiğimiz, birbirimiz ile yardımlaşabildiğimiz için insan olmuştuk. Aileler ve toplumlar kurduk. Birlik içinde iyi yaşamlar sürdük. Birbirimize güvendik. Sonra bu güven o kadar arttı ki..Birkaç kişiye büyük yetkiler verdik. Onları temsilcimiz yaptık. Bir kişi milyonların sözcüsü oldu. Milyonların yerine karar verdi, hareket etti. Doğanın gördüğü en büyük güven duygularından biriydi bu. İnsan, nasıl ki bir doğa mucizesi ise.. Bu güven de bir insan mucizesiydi.

Doğada kandırma vardı. Ama insan. Bunu tarihe gömmüştü. Yalan ise eskiden kalma kötü bir alışkanlık olarak hatırlanıyordu. Evet. Böyle dönemler oldu. Ama çok uzun süremedi. Çoğunluk güvenilir olsa da, bazıları insanların güvenini suistimal etti. Nasıl oldu? Ne zaman başladı? Tam olarak bilemiyoruz. Ama oldu. Yalan yeniden doğdu. Ve çok da yol aldı. Önce gerçeği kovdu. Sonra da onun yerine oturdu. Yalan “yeni normal” imiz oldu. O kadar ki. Yalanın da yalanı çıktı. Beyaz yalan gibi. “Ak yalan”. Döndük dolaştık da nereye geldik? İngiliz düşünür Francis Bacon’ ın, beş yüzyıl önce dediği yere: “Eşyanın ve olayların kendileriyle uğraşınız, çünkü onlar yalan söylemesini bilmezler.

İyi de! Bu bir çözüm mü? Ya insandan uzaklaş. Ya da insanlara rol yap. Şah – Mat !

İşte bozulan ayar bu! Gerçek yok oldu. Yalan gerçek oldu.

Önceki yazı: Ayar Bozuldu

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s