Suyun Hikayesi 1 – Zincir

 

 

Bu adam suyu yukarı doğru akıttı. Namı da öyle kaldı: “Suyu yukarı akıtan adam”. Su yukarı akar mı? Kendi haline bırakırsan akmaz! Doğanın fizik kurallarına aykırı. Ama zorlarsan olur. Zorlamak. Yani dış güç kullanmak. Nasıl olursa olsun. Bu Flaman, suyu yukarı akıtmanın sırrını bulmuştu. Tajo nehrinin sularını yatağından doksan metre yukarıya akıtıyordu. Bence şaşırın! Çünkü o zamanlarda daha pompa yoktu. 1500 ler.

Okumaya devam et –>

Su kilometrelerce yol gidiyordu. Ağaç ve bakırdan yapılma bir köprünün üzerinde. Aşağıdan yukarı aktarılıyordu. Bir su çarkının döndürdüğü sıralama su kapları ile. Bir damla su bile dökülmüyordu. Hiç bir gürültü de duyulmuyordu.

Bu bir tesisti. Toledo şehrinin su tesisi. Bunu öneriyor değilim. Övmüyorum da. Pompaların yerine kullanılsın diye. Sakın kızmayın. Ama yine de söyliyeyim. Seksen yıldan fazla hiç bir sorun çıkarmadan işledi. Anlıyorum. Biz yine de modern zamanların yeni pompa teknolojilerini kullanalım. Bozulsa bile, nasıl olsa bakımcılar var. Çağırırız. Hatta. Daha bozulmadan bile bakım yapıyorlar. Bozulmasın diye. Koruyucu yani. Biraz pahalı ama…. Olsun!

Bu adam. Gianello Torriano. Suyu aşağıdan yukarı akıttı. Yüksek basınçtan alçak basınca. Sihirbazlık gibi bir olaydı bu. O zamanlar için. Ama, suyu çılgınca yukarılara iten bir basınç yoktu. Baskı yoktu. Denebilir ki suya kibar davranıldı. Bir kaptan ötekine. Kaptan kaba. Yavaş yavaş. İkna ederek. Zorlamadan. Belki su bile memnun olmuştur bu seyahatten. Kimbilir. Yukarıya akamazdı. Ama yukarıları gördü.

Sonrasında mekanik aldı gücü eline. Teoriler gelişti. Doğanın sırları çözüldü bir bir. Ve teknoloji ilerledi. Yeni araçlar aletler yapıldı. Yeni makinalar. Pompalar. Motorlar. Ve su da yukarı doğru akıtıldı. Bu kez, makina zoruyla. Pompa gücüyle. Su neye uğradığını şaşırdı. Farkına bile varmadan, özgürlüğünü kaybetti. Makinaya esir oldu. Tutsak. Pompanın kontrolu altına girdi. Bir anlamda pompaya itaat etti. Pompanın kulu oldu. Peki pompa neyin gücü altına girdi? Motorun tabii. Ya motor! O neye itaat etti? Elektriğe. Elektrik olmasaydı motor da çalışamazdı. Peki ya elektrik! O neyin kontrolundaydı? Kabloların. Kablolar nereden emir alıyordu? Santraldan. Elektrik üreten .… Bu böyle gider. İtaat mekanizmaları böyle çalışır. Tabii santral da gökten inmedi. Birileri yaptı. Birileri de düşündü. Önceden. Üstten.

Amerikalı düşünür ve yazar Emerson, “İtaat etmek, insana itaat ettirmek hakkını verir” der. Yani tersten düşünürsek. İtaat ettirenler, itaat etmeye zorlayanlar. Kendileri de bir yerlere itaat ediyordur. Bu bir zincirdir. Aralıksız bir itaat zinciri. Diyelim ki santrala bir kuş girdi.. Olur ya! Kedi girer de kuş girmez mi? Ve bir şekilde kısa devre oldu. Santral sustu!. Ne olur? Herşey durur. Herşey devre dışı. Elektrik, kablo, motor, pompa…Ve su. Zincirleme.

Aramaz mıyız şimdi Juanelo’ yu?

Ararız ama.. Bulur muyuz?

Devamı gelecek >>

İzleyen Yazı:

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s