Diyelim ki, yeni bir fabrika kuruyoruz. Bir yol. Bir tesis yapıyoruz. Ne olduğu farketmez. Bir köprü. Bir havaalanı… Çok da hevesliyiz! Hikayemiz nasıl olurdu? Faydalarını düşünürdük önce. Anlatırdık uzun uzun. Över dururduk. Afişlerde. Panolarda. Kazandıracaklarını sıralardık. Açılış törenlerinde. Bir de fizibilite hazırlardık. Kaça malolacağına bakmak için. Evet kabaca böyle olurdu. Hepsi iyi güzel de! Ya böyle bir tesis yapmakla “kaybedeceklerimiz“? Bu hiç aklımıza gelir miydi?
Okumaya devam et –>
Ne saçma bir soru değil mi? Saçma ama, yine de düşünmeye değer. Böyle bir soru aklımıza gelmezdi tabii. Gelmezdi çünkü, koşullanmışız bir kez! Yapmanın faydasına. Üretmenin faydasına. Bu nedenle de hiçbir zaman sormayız, “Bir köprü, bir yol yapmakla ne kaybederiz?” diye. Zaten sormayın! Sormayı denemeyin! Hemen çullanırlar üstünüze. Geri kafalı olursunuz. Bir ilerleme düşmanı!
Sanmayın ki, yapılan işin maliyetinden söz ediyorum. Bu hiçbirşey! Ve tabii ki olacak. Ne yapıyorsak yapalım. Ama, bunun, gerçek hayattan neleri alıp götüreceğini de düşünelim diyorum. Yaparken ve kullanırken. Bugün ve yarın. Neleri kaybettireceğini. Hayatımızda nelere malolacağını. Çünkü. “Hayatta hiçbirşey yalnızca faydaları ile gelmiyor“. Zararları da beraberinde getiriyor. Önceleri gizli saklı. Düşünmezseniz göremiyorsunuz onları. Çünkü faydaların arkasına saklanmışlar. Ama zamanla çıkıyorlar ortaya. Çıkmak zorundalar. Tek tek. Yavaş yavaş. Hep böyle olmadı mı?
Ne söylersem söyleyeyim. Hala inanamıyorsunuz. Böyle bir soru sorulduğuna. O zaman basit bir örnek alalım. Hayatın içinden. Arabayı ele alalım mesela. Otomobili. Hemen herkes bir araba sahibi olmak ister. Hatta birkaç tane. İstemez misiniz? İstersiniz! İstersiniz çünkü…Bütün diğer özelliklerini bir yana koyalım. Bir binek aracıdır. Sizi bir yerden başka bir yere taşır. Asla göremeyeceğiniz yerlere. Yürüyerek gidemeyeceğimiz kadar uzak yerlere. Yalnız sizi değil! Sevdiklerinizi de! Onları da alabilirsiniz arabanıza. Bavullarınızı bile.
Yani araba faydalıdır. Ama insanlık arabayla doğmadı. Çok uzun yıllar otomobilsiz yaşadı. Arabası yok diye de, mutsuz olmadı! Dile kolay! Beşbin yıl gerekti. Attan inip de arabaya binmek için. Düşünsenize. İlk başlarda yürürdük. Heryere. Sonra ata binmeye başladık. Küçümsemeyin sakın. Saatte 90 km hız yapabilirdik atlarla. Hem de yola filan ihtiyaç da yoktu. Her tür arazide giderdik.. Sonra atın çektiği arabalar geldi. Uzunca süre. Bunlar çok fazla yük de taşırlardı. Ama tekerlekler atın hızını düşürmüştü. Sadece saatte 6 km hız. Ve gidebilecekleri düzgün yollar da yoktu. Eski kovboy filimlerinde görürüz hala. Ardından at sayısı arttırıldı. Hız saatte 50 km ye kadar çıktı. 1800 lere gelindiğinde, konfor için hızdan fedakarlık yapıldı. Faytonlar geldi. Onlar da saatte 20 km kadar hız yapabiliyorlardı. Bugün bildiğimiz arabalar. Yani “atsız arabalar” 1890 larda yapılmaya başlandı ilk kez. Hızları da saatte 32 km yi geçmiyordu.
Görüyorsunuz. Arabaya binmek hiç de kolay olmadı. Onu tek bir kişi de yapmadı. 1600’lü yılların sonlarından itibaren dünyanın dört bir yanında ortaya çıkan buluşların bir araya gelmesiyle ortaya çıktı araba. Yani büyük bir merak yığını var ardında. Modern otomobile gelince.. Yaklaşık 100.000 patent alımı sonrasında gerçekleştiği tahmin ediliyor. Bu da büyük bir emek değilde ne?
Atlarla ilgili ise hiçbir patent yok. Doğa yapısı. Ehlileştirme dışında bir çaba da harcanmadı atlar için. Ama, temelde, arabayla aynı işi görürler. Aynı amaca hizmet ederler. Faydaları benzerdir. “İnsanları ve yükleri bir noktadan diğerine taşırlar.” Bilinen bir zararları da yoktur. İnsan hayatından birşeyleri de alıp götürmezler.
Atları övdüğümü sanmayın. Arabaları da yeriyor değilim. Dünyayı otomobil kadar etkileyen icat az bulunur. Biliyorum. Arabalar, pratik taşımacılığın çok ötesinde bir ilerleme gücüne sahiptir. Bunun da farkındayım. Ve otomobiller tabii ki faydalıdır. İnanıyorum.
Ama bir merakım var! Kimsenin sormayı önemsemediği bir soru var. Ne sanayicinin. Ne sermaye sahibinin. Ne de politikacının. Sorulması akla gelmeyen. Atlanan. Belki de unutturulan bir soru. İstenmeyen. Cevapları ise dilimlenen. Gözden kaçırılan. Küçümsenen.
Onun peşindeyim. Merak bu ya!
Devamı gelecek >>
Önceki Yazı : Kayıplar Teorisi 1 – Eşya
Gelecek Yazı : Kayıplar Teorisi 3 – Otomobil