Kuleliye gidemedim.
Birgün, ders çıkışında, “ Haluk gel, seninle bir yere gideceğiz.” dedi öğretmenim. Nasıl gittiğimizi hatırlamıyorum. Ama nereye gittiğimiz hala tüm canlılığıyla aklımda. Ortaköy yakınlarıydı. Deniz kıyısında. Küçük demir bir kapıyı iterek girdik bahçesine. Taş merdivenlerden indik. Birlikte gezindik bahçede.
Okumaya devam et ->
Sonra bahçenin köşesindeki bir binanın içine girdik. Boştu. Kimse yoktu içerde. Koridorlarında yürüdük. Sağda solda sınıflar vardı. O zaman farkettim ki, burası bir okuldu. Sınıflardan birine girdiğimizi hatırlıyorum. “Sıraya otursana” dedi öğretmenim. Oturdum. Eskice yıpranmış tahtadan bir sıraydı. Hatırlıyorum. Masanın ahşabı üzerine yazılar, resimler, tarihler kazınmıştı. Kimbilir kimler yapmıştı. Yıllar öncesinden. Sonralarda, o sıralarda oturdukça farkettim ki bu da bir kültürdü. Bu sıralarda oturanları öncelere bağlayan. Her gelen birşeyler karalıyordu. Ve birikiyordu. Adım adım. Zamanlar arası mesajlaşmaydı. Bir zamandan diğerine akan sinyaller, işaretler.
Sıraya oturup da, üzerine kazılanlara bakınca, tarihte bir yolculuk yapmış gibi oldum. Geçmişlere gittim de geldim sanki. Herkesin bir izi olmalıydı o tahta üzerinde. Çok yıllar sonra benzer bir duyguyu, Kırım da, Taganrog’ ta Anton Cheov‘ un okuduğu okuldaki sıralarda otururken yaşamıştım. Rus edebiyatçı Cheov’un okuduğu okulu, sınıfı ve sırayı korumuşlardı. Sıraya oturmuştum ürkekçe. Dirseklerimi sıranın üstüne bırakmıştım. Anımsıyorum. Bir anda, Cheov’un, okuduğum tüm hikayeleri zihnime akıverdi. Sanki onun gözleriyle baktım bir an. Sanki onun beyniyle düşündüm bir saniye bile olsa. Bir ürperme hissettim. Başka bir zamana gittim de geldim sanki. Uzun süre de kalkamamıştım sıradan.
İnanırım mekanların bir ruhu olduğuna. Sadece, ortaköydeki sınıfın o sırasına oturmak bile , beni geçmişte bir gezintiye götürdü. Kimbilir kimler oturmuştu bu sırada? Neler yaşamıştı? Neler dinlemişti? Neler konuşmuştu? Kim bilebilir? Ama izini oralarda bırakmıştı. Bir şekilde. Ve ben tüm bunları, karmaşıkta olsa hissedebiliyordum.
Burası bir “mektep” ti. Dolu dolu.
“Sevdin mi burasını?” dedi öğretmenim. Burada okumak ister misin? diye sordu. “Siz yine benim öğretmenim olacak mısınız?” gibilerden bir soru ile karşılık verdiğimi hatırlıyorum. “Hayır”, demişti, “değişik öğretmenlerin olacak” diye eklemişti, “ her ders için başka bir öğretmen”. Üzülmüştüm. Ama, mektebe ısınmıştım.
Öğretmenim ailemle neler konuştu, hiçbir zaman bilemedim. Ne hatırlıyorum? Mektep paralıydı. Kulağıma çalınmıştı. Miktar çok değildi ama ailemi zorlayacaktı. Başka ne hatırlıyorum? Bir sınava girdim. Sonuçları görmek için, mektebin “yukardaki” binasına gittim. Belki de yalnız gitmemiştim. Bilemiyorum. Öğretmenlerin giriş kapısının üzerine asılmıştı kazananlar listesi. Listeye bakarken hafiften heyecanlıydım. İlk heyecan işte! Adım listedeydi. Ellisekizinci. Kazanmıştım.
Sonradan anladım. Öğretmenim bende birşeyler görmüştü. Bir potansiyel. Benim iyi bir eğitim görmemi istemişti. Yalnızca istememiş, harekete geçmişti. Bana okulu gösterdi. Bana mektepi sevdirdi. Herhalde ailemle konuştu. Onlara anlattı. İkna etti belki de. Beni sınavlara soktu. Ve sonra da sessizce çekildi… Sonradan anladım.
Hayatın oyunu buydu. İlkokula bir yıl sonra başlayınca, benim öğretmenim “O” olmuştu. Ve “O” hayatımı değiştirmişti. O öğretmendi. İlk okul öğretmenim. Hikmet Atalay.
Bu borç nasıl ödenir ki? Ödenmez. Çünkü hala borçlanıyorum O ‘na..
Çünkü, “Öğretmenin etkisi sonsuzdur”.
Önceki yazı : Öğretmen 3 – Kuleli
Sonraki yazı : Mektep 1 – Arka Kapı
Sevgili Haluk,
Yazilarini buyuk bir zevkle okuyorum, okuyoruzdur herhalde.
Bugunku yazin kanatlandirip o gunlere goturdu beni. O kapidan giris, deniz kenarindaki parmakliklar, martilar, hele hele mis gibi yosun kokan o deniz.
Guzel bir baslangic ve koklu arkadasliklara atilmis adimdi o kapidan giris.
Bugun 5 arkadasimla oglen yemegi yedik Sisli Balikcisi’nda. Tami tamamina 54 yillik arkadaslardik. Inanirmisin 11 yaslarindaki saf ve tertemiz bir dostluk var aramizda.
Bizi birbirimize kenetleyen bu kuvvetli bagi sadece ailemiz degil, o siralarda bizleri yoguran muhtesem insanlar, ogretmenlerimiz de verdi.
Ve seninle bir zamanlar birlikte ne guzel oyunlar oynamis, birlikte guzel dersler calismistik. Simdi yazilarinla baska keyif veriyorsun.
Basarilarinin devamini diliyorum.
Sevgiler,
BeğenBeğen