Sıfıra yolculuk

 

Untitled

 

Hayat sonsuz bir şimdi. Ardarda gelen şimdilerde yaşıyorsun. Bir atlıkarıncada döner gibisin.  Şimdiyi yaşamanın ne anlama geldiğini kavrıyor musun?

Şimdiyi yaşamak demek, basit bir ifadeyle, hayata katılmak demek. Hayatın her anını içinde hissetmek demek. Hayatın yüzeyinden , hızla kayıp gitmek değil, hayatın derinliklerine dokunmak demek. Bu nasıl olacak?

okumaya devam et ->

Şimdiyi yaşamak demek, gelecek tasarımları yapmanın , gelecek beklentileri yaratmanın ağırlığını taşımamak demek. Standartlaşmış, otomatiğe bağlanmış ve sıradanlaşmış bir düzenin tuzağına düşmemek demek. Sipariş edilmiş ve dayatılmış bir hayatın ağına yakalanmamak demek. Şimdiyi yaşamak demek, tek bir yaşama şansı olduğunu asla ve asla unutmamak; Bu şansı aklından çıkarmadan yaşayabilmek demek. Şimdiyi yaşamak, her an yeni hikayeler yaratabilmek, yeni mecralara açılabilmek demek. Bernard Shaw der ki: “ hayat bir serüvendir, hazır bir reçete değil”.

Sor kendine, senin için hayat ne? Serüven mi, reçete mi?

Sen daha çok, sanki birilerinin verdiği bir reçeteyi uyguluyor gibisin. Bir görevi yapıyor gibisin. Evden çıkıyorsun. Otomobile biniyorsun. O, seni  kendine çizilmiş yoldan götürüyor. Senin görevin direksiyonu tutmak. Gün boyunca, telefon hep elinde. O, bugün kimlerin doğum gününü kutlayacağını hatırlatıyor sana mesela. Senin görevin tuşlara basmak. Eve dönüyorsun. Televizyon hep karşında. O da senin önüne, neleri izleyeceğini  getiriyor her gün. Senin görevin kanal değiştirmek. Farketmiyor musun? Sana bunlar hükmediyor. Hayatını çalmışlar senin. Sen hayatının içinde değilsin. Teslim etmişsin hayatını. Teknoloji seni hiçe indirgemiş. Aletlerin aleti olmuşsun.

Çağdaş italyan düşünürü Giorgio Agamben, ” bugün, bireylerin hayatının, bir aygıt tarafından şekillendirilmediği, kirletilmediği ya da denetim altına alınmadığı tek bir an bile yok” diyerek,  şimdi’ nin yokedilme tespitini yapmıştır. Farketmiyorsun tabii. Doğal karşılıyorsun. Alıştın çünkü. Ama aldatılıyorsun. Nasıl mı?

Araba sana hız pazarlıyor, ama ilişkilerini çalıyor, görüntülerini donduruyor. Üstelik de trafik kargaşasının ortasında alıkoyuyor seni.Telefon sana özgürlük pazarlıyor. Yok canım! Konuşuyorsun diye, özgür mü oluyorsun yani? Dumanla haberleşen kızılderililer bile çok daha özgürdü senden! Üstelik de, telefon kadar yakınsın sanma, uydular kadar uzaktasın insanlara. Televizyon sana hikayeler pazarlıyor. Her türlüsünden. Kurgulanmış. Hayatta karşılığı olmayan, senin olmayan hikayeler. Düşüncelerini tutukluyor, zihnini çürütüyor. Üstelik de zamanını tüketiyor. Hepsi birden, elbirliği etmişler, senin “şimdi” ni çalıyorlar. Seni ele geçirmişler; Hayatın içinden çekip çıkarıyorlar. Hapsediyorlar dar bir alana. Beş altı metreküplük süslü bir metal kutu. Beş inçlik parlak bir ekran. Hepsi bu! Tabii yanına oyunlar oyuncaklar da vermiyor değiller. Oyalan diye.

“Şimdi” sonsuz. Ama, her şey sonlu. Sen de sonlusun! Olsa olsa, dünya güneşin etrafında 80 kere döner senin için. Yani, hepsi hepsi yediyüz bin saat. Hovardalık etme. Buradan harcıyorsun. Tüketiyorsun. Geri sayımın içindesin. Ve unutma sıfıra doğru yol alıyorsun.

Gerçek şu ki, gelip geçiyorsun. Geldin,gideceksin.

Ne yapmalısın? Hayata nasıl katılmalısın?

önceki yazı : Gelecek şimdidir,Şimdi sonsuzdur

sonraki yazı : Sıfıra Yetişmek

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s