Yabancı 17 – Akarsu

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz. / Jean-Christophe Grangé ( Doğum:1961 ) / Fransız yazar, gazeteci ve senarist.

İnsan yalnızdır! Etrafında bir çok şey olsa da. İnsan sonuç olarak. Yalnız gelir. Yalnız gider. Bu kısa sürede de, yalnız yaşar. Bunu “bencillik” olarak anlamayın. Bunun anlamı. İnsanın, her durumda.  Kendisiyle yaşamasıdır… İnsan. Nerede olursa olsun. Ne yaparsa yapsın. Kimlerle olursa olsun… Her durumda. Düşünce ve duygularıyla. Kendisiyle yaşar!

Okumaya devam et

Yabancı 16 – Misafir

“Bazen akışına bırakmak gerekir; yaprakları, suyu, mevsimleri, olayları, insanları; Ve bekleyip görmek gerekir sonuçları.” / Şems-I Tebrizi (1185 – 1248) / İranlı mutasavvıf. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin sohbet şeyhi.

Pascal demiş ki: “İnsanları tanıdıkça, köpeğimi daha çok seviyorum”. Evet, böyle demiş! Ama tabii ki. Bunu, tüm insanlar için söylememiştir. Kendi deneyimleriyle. İnsanlık halinin yarattığı bir izlenimi yansıtmıştır sanırım. Yoksa. Dünyada, sadece kötüler olsaydı. Hiç iyiler olmasaydı. Bir tesadüfle hayata giren. Doğanın hatası sayılacak. O tek tük antik iyiler. Ne yaparlardı acaba! Ormana kaçar. Doğaya sığınırlardı herhalde. Bu durumda zaten. “Dünyada nasıl yaşanır?” diye bir soruyu da sormaya gerek kalmazdı….

Okumaya devam et

Yabancı 15 – Askıda soru

“Gerçek soru ölümden sonra yaşamın var olup olmadığı değil, ölümden önce senin hayatta olup olmadığındır.”  / Osho. (1931 – 1990). Hindistanlı mistik Guru.

Tam 25 asır önce. Bi düşünsenize. 25 yıl değil! İkibin beşyüz yıl önce Dünyanın iki farklı ucundan. Birbirinden habersiz. İki büyük filozof. Hem de birkaç sözcükle. Hayatı sürdürmenin ipuçlarını vermişler. Ama bugünleri yaşayınca. Anlıyoruz ki. Onları duymamışız. Onlara kulak vermemişiz! Ve o soru. Yüzlerce yıldır. Hep askıda kalmış: Bu dünyada nasıl yaşamalı?

Okumaya devam et

Yabancı 14 –  Antika bir Tahta

İnsan olmak ve hayatı hayvanlardan daha az anlamak, ne hazin şey… Tanrı insanı, sırf hayvanların ne kadar dürüst  olduklarını ispat etmek için yeryüzüne getirmiş olmalı./ Panait Istrati (Romen yazar. 1884 – 1935 )

….. Kendimden uzaklaşmıştım. Kendime yabancılaşmıştım. İçimdeki çocuk. Hayat yolunun ortasında. Karanlık bir ormanda. Yolunu kaybetmiş. Bir uçurumun kenarına gelmişti. Uçuruma yuvarlanırsa eğer! Ben de. İş dünyasındaki hayatın seline kapılıp sürüklenecektim… Ama bir umut! Belki de. O içimdeki çocuk. Son bir cüret! Yeni bir yol açıp. Geçmişimin labirentlerine sızabilir miydi?…

Okumaya devam et

Yılbaşı Oyunu 2 – Delik Kova

Hayat ağır bir yük değildir, zaten yol uzun sürmeyecektir.Rabindranath Tagore (1861 – 1941 / Hintli şair, tiyatro yazarı, ressam)

Dedim ya! Basit bir kutu için. Bu kadar söz edildi! Çünkü. Bu kutu ile bir oyun oynayacağız. Bu, bir yeni yıl oyunu! Hadi şimdi ilk adım olarak. Ölçülerin birimlerini değiştirelim….Öncelikle, Sayılara uygun olan birimler seçelim. Mesela zaman ile ilgili olsun birimler. 365 in birimi gün olsun. Bu birim bu sayıya tam uyuyor. Bir yıldaki gün sayısını belirttiği için. O zaman, 24 rakamınınki de saat olabilir. Bu da, bir gündeki saat sayısı olduğundan. Eğer bu birimleri seçersek ne oluyor bakalım. Çarparak bulduğumuz 8760 rakamı. Bir yılın kaç saat olduğunu gösteriyor. Güzel! Oyun başlıyor…

Okumaya devam et

Seçim 1 – Kapılar

“Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil!”

Mevlana (1207 – 1273)

Hayatı hayat yapan. Bazı temel gerçekler vardır. Hayatı yaşarken. Bizi sarıp sarmalayan bazı gerçekler. Bunlardan birisi de nedir bilir misiniz?…. Hadi şimdi. Hemen de söylemeyeyim! Daha duyduğunuz an. “Canım bunu zaten biliyoruz!” dersiniz muhtemelen.. Birisi de gelip. Bana bunu söylese. Ben de aynı tepkiyi verir… “Başka nasıl olacaktı ki!” diye düşünürdüm.  Çünkü. Hayatı öylesine karmaşıklaştırmışız. Hayatı hızlandırmayı. Öylesine marifet saymışız ki. Her gün yaşadığımız doğal ve yalın gerçekleri bile. Farketmekte zorlanıyoruz.

Okumaya devam et

Yeni Yıl 2 – Hiçlik

 

Bu dünyada her şey boşuna. Hayat. Uçsuz bucaksız bir sonsuzluk. Ve derin bir boşluk. Bir insan olarak. Geliyorsun ve gidiyorsun. Hepsi bu… Van Gogh’ a göre. Böyle bir hayat. Bitmeyen bir “hüzün”. Pascal’ e göre ise. Büyük bir “haksızlık”… “..bilmiyorum dünya nedir. Ben kimim bilmiyorum… Ben korkunç bir tarzda her şeyden bihaberim … “ der Pascal… Ama. Hemen yanlış düşüncelere de kapılmayın!..

Okumaya devam et

Köle olun!

 

Seçim dendiğinde. Aklımıza ilk gelen şey. Belki de tek gelen şey. Siyasi seçimlerdir. Ama aslında. Hayatımız baştan aşağı. Bir seçimler yumağıdır. Seçimler yapıp dururuz. Ama bunun farkında bile olmayız. Mahalleden arkadaş seçeriz. Manavdan meyva seçeriz. Kiralamak için ev. Dinlemek için müzik seçeriz. Seyretmek için film. Okumak için kitap seçeriz. Otobüste, uçakta yer seçeriz. Okul seçeriz. Eş seçeriz, iş seçeriz. Seçmez miyiz? Say say bitmez. Ve bu seçimleri yeniden . Ve yeniden yapar dururuz. Seçimler yaptıkça da. Hayatımızın kendi kontrolümüz altında olduğunu düşünürüz. İşte bu da. Yanılgıların en büyüğüdür.. Bence!

Okumaya devam et

Kutu 1 – Dört duvar

Karanlığa uyandı. O sesle. Paatt!!

“Pat!” diye bir ses. Ne kadar da zor! Bir sesi harflerle yazabilmek. “Paattt!” Tok bir ses. Ve sessizlik. Kimse ne olduğunu anlamadı. Kanatlanıverdiler, saçaklardaki kuşlar. Bazı camlar açıldı. Kafalar uzandı etraf binalardan. Sağa sola baktılar. Şaşkın şaşkın. Ama bir şey anlayamadılar. Göremediler. Sadece bir ses. “ Paattt!!”. Hepsi bukadar! Başlar içeri çekildi. Birer birer. Pencereler tekrar kapandı. Herkes işine döndü. Sanki. Hiç birşey olmamış gibi. Hiçbirşey! Ama. Bir tek o güvenlik görevlisi. O dönemedi işine. Donakalmıştı. Binanın önünde.

Okumaya devam et