Bir toplulukta. Ayrımcılık. Tarafgirlik artarsa. Bir an gelir. Bunun karşısında. Tepki olarak. Birliktelik duyguları yükselir. Bu doğaldır! Hep böyle olur. “Birlik olalım. Birlikte düşünelim. Birlikte yapalım”. Duyguları şekillenir. Bu duygular söze dökülür. Kavramlarla ifade edilir. Edilir de! Peki! Kavramlar. Duygulara yeter mi?
Okumaya devam ediniz>>
Mesela. “Birlikten kuvvet doğar”. Bu ifadelerden biridir. Üzerinden yıllar geçmiş olsa da. Bu ifadenin anlamını kaybettiğini düşünmüyorum. Tarihin derinliklerinden gelen. Bir başka ifade de. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” ifadesidir. Daha, orta okula yeni başladığım yıllarda. Dayımın verdiği. Şövalyeleri anlattığını hatırladığım. Sekiz on ciltlik. “Pardayyanlar” kitaplarında okumuştum. Ve o zamandır. Aklımda yazılı kaldı.
Günümüzde. Birlik beraberlik duygusunu hissettiren. Ve iz bırakan böyle ifadelere. Pek rastlanmıyor artık. Tarihte iz bırakan özlü ifadeler. Zamanın ruhunun doğurduğu. Toplumsal duygulardan çıkarlar. Ama dünyamız. Uzunca zamandır. 1970 lerdeki krizler ile Tohumlanan. Küreselleşme dönemi ile birlikte. İnsanlık adına. Soğuk bir iklimde yaşıyor.
Thomas Hobbes’ un. Nerede ise dört yüzyıl önce. 1651 de yayınlanan eserinde ifadelendirdiği. “İnsan insanın kurdudur” tezini. Doğrulamaya çalışırmış gibi yaşıyor. “Homo homini lupus”. İnsan doğasının anlaşmazlık ve birbirine olan düşmanlıkla dolu olduğunu belirten. Bir tür slogan. İnsanın. Tabiatı gereği kötü olduğunu. İnsanın diğer insanlarla ilişkisinin. Sürekli menfaate dayalı olduğunu savunan. Bir deyiş.
Belki de bu sebep ile. Duygusal iklim. Birlik olmayı özendiren özlü sözleri doğuramıyor… Tıpkı. Kış ortasında. Ağaçların çiçek açmaması gibi. Tabii tek tük insanlar çıkıyor. İyilik. Güzellik mesajları veriyor. Hem de bunu. Organize. Kökleşmiş kötülüklere karşı. Israrla yapıyor. Ama. İklim hala kış. Ve “tek çiçekle bahar olmuyor“. Ama inanırım ki. Mesela. Nisanın dokuzunda açan. “Tek bir çiçekle umut başlar.”
Tabii ki bu kış ikliminde. Arada bir. Ortak duygu yaratmayı ifade eden. Baz kavramlar da çıkmıyor değil. Ama doğrusunu isterseniz. Bu kavramlar. Bu deyişler. Kış ortasında. Serada yetiştirilen bitkiler gibi oluyor.
Bu durumlarda da. Ortalarda. Tomas Hobbes’ un kurtları dolanırken. Bırakın. Ortak bir duygu yaratmayı. İfadenin kendisi. Birlik isteyenler arasında. Ayrıştırıcı olabiliyor! Sonuç olarak da. “İfade, anlamına ihanet ediyor!”..
Bu ifadelerden biri de. “Ortak Akıl” dır. Ortak Akıl. Son yıllarda. Hele ki son zamanlarda çok kullanılan bir ifade. Bir kalıp. Bir reçete. Bir çözüm. Bir yol. Bir kural. Bir yöntem. Hangisidir bilemem! Sanki bir tür formül. Kavramsal bir formül gibi. Öyle bir vurgu ile. İfade ediliyor ki. Sanki. Onu söyleyince. Öyle yapınca. Her şey de hallolacakmış gibi. İyi de! O nedir? Sihirli bir formül mü? Yoksa aslında. Her şey olayım derken. Hiçbir şey olmayanlardan mı?. Bir “basmakalıp” mı?
Bir formül denemez! Çünkü formüller daha çok. Matematik ifadeler olarak anlaşılır. Daha da önemlisi. Formüllerin içleri. Somut ve doludur… Formüller. Sözcük içermez. Formüllerde. Sayılar ve semboller yer alır. Ama formüller. Derin bir anlam taşırlar. Bir araştırma. Bir çaba. Bir uğraş sunucunda. Ortaya çıkarlar.
Peki bu ortak akıl! Bu nereden çıktı? Nasıl çıktı? İçinde ne var bunun?
Devamı gelecek >>
İzleyen yazı : Ortak Akıl 2 – Formül