Santrallar durunca. Elektrik de gelmeyince. İşte o zaman, Juanelo’yu ararız. Suyu yukarı akıtan adamı.
Bu dünya garip bir yerdir. Hep de öyleymiş. 1500 lerde de. Rönesansın arifesinde. Gariplik şudur. “Rahatlık rahatsız ediyor” insanları. Hani bu, gelişme dürtüsü ile olsa.. Birşeyleri daha iyi yapmak için. Buna söylenecek birşey olamazdı. Ama dürtü bu değil. Dürtü başka. Şöyle de diyebiliriz. İyilik cezasız kalmıyor bu dünyada. Bunu dünya hali saymamak lazım. Yani doğadan gelen birşey değil. Bu “insan hali”. Tuhaf bir hal.
Okumaya devam et –>
Nereden mi çıkardım şimdi bunu? Düşünsenize. Biri çıkıyor. Juanelo. Bir su çarkı yapıyor. Toledo şehrinde. Suyu yukarı akıtıyor. Yukardakilerde kullanabilsin diye. Daha pompa yokken. Bundan rahatsız olunur mu? Bu bir iyilik değil de ne? Ama rahatsız olanlar çıkıyor işte. Sebebine gelince. Bunu anlamak kolay değil. Ama su tesisi ile ilgili söylentilerin çıkarıldığı biliniyor. Hemen değil. Yavaş yavaş. O günleri yaşamadık ama… Çok da yabancısı sayılmayız. Önce “derin” Toledo harekete geçmiştir herhalde. Ardından da Toledo halkının “mahalle baskısı” gelmiş olmalı.. Böyle olmalı. Ve sonuçta, bir söylentidir alıp yürümüştür Flamanla ilgili. Kulaktan kulağa. Fısıl..Fısıl.. Fısıltılarla. Söylenti şu. Biliniyor.
“Suyu yukarı akıttı diye, Juanelo’ yu gözünüzde büyütmeyin! O bir flamandır. Bu sebeple de sarhoştur. Sudan başka herşeyi içer. Fakat sudan iğrenir. Ve onu hor görür. Son zamanlarda ona kin beslemeye de başladı. Suya karşı kızgınlığı o kadar arttı ki… Ona işkence etmeye de kalktı. Su, Juanelonun eziyetlerine daha fazla dayanmak istemediği için üzüntüsünden bayır yukarı akmaya başladı… İşte Flamanın bütün sanatı bundan ibarettir.”
Bunu ben uydurdum sanmayın sakın! Tarihi bir kayıt. Bir başka tarihi gerçek daha var. Şaşırtıcı. O da, buna inanan insanlar. Evet buna inananlar var. Kendi kendimize sormadan edemiyoruz tabii. Böyle bir söze nasıl olur da inanılır? Ama inanılmış işte! Aslında. Bugün söylenenlere bakınca. Ve buna inananlara bakınca.” İsterseniz sayayım! Hadi saymayayım! Beş asır öncesine neden şaşıralım ki? Şaşırmayalım. Fakat şunu da soralım. Bir insanın fikri, düşüncesi nasıl şekil alıyor acaba? Nasıl oluyor da, bir insan bazı fikirlere, bazı kişilere tapınırcasına bağlanıyor. Bazılarını da reddediyor. Kutsal inançlardan söz ediyor değilim. Günlük hayatı kastediyorum. Günlük olayları. İnsanlararası ilişkilerde saklı kalan değer yargılarını. “ Bu konuyla ilgili…ben şöyle düşünüyorum…” anlamına gelen inancı. Kanıyı. Görüşü.
Euripides, “İnanan kişinin bir açıkIamaya ihtiyacı yoktur” der. Yani mantık aramayın demeye getirir. Mantıkla yaklaşmayın. Cenap Şahabettin, “İnanmak istemeyeni hiçbir mantık inandıramaz.” diyerek bu tespiti daha somut bir şekilde yapar. Bence son noktayı koyan ise, Juliaus Csezar’ dır: “İnsanIar, inanmak istedikleri şeye inanırIar” der. Milat öncesinden gelen bu yargıyı biraz değişik şekilde ifade edip günümüze uyarlarsak hata yapmış olmayız sanırım : “İnsanlar işlerine gelen şeye inanırlar.” Yani önce inanırlar. Bir şekilde. Sonra da bu inancı destekleyen gerekçeler bulurlar. Ya da yoktan var ederler. Olmayan gerekçeleri. Çünkü işlerine öyle gelir. Maddiyatçı dünyanın bir gerçeğidir bu. İnsanlığın öldüğü yer bir anlama. Buna kıskançlık diyebiliriz. Yani çekememek. Ama, giderek daha fazla, menfaat dürtüsüdür bu.. Hiç farketmiyor aslında. Sonuç olarak , iyilik bir şekilde cezasını çekiyor.
Peki. Toledo da neler oldu? Merak ediyor musunuz? Söylentiler sürdü gitti. Diyip koyanlar susmadı. Dedikoducular. Flamanın küsüp küsmediğini bilmiyoruz. Kızıp kızmadığını. Şaşırıp şaşırmadığını. Bilmiyoruz. Ama, tesisin çalışmaya devam ettiğini biliyoruz. Seksen yıl boyunca. Yani, evet. Dedikodusu yapıldı. Yalan yanlış konuşuldu. Doğru. Ama, kimse bu tesisi yıkmaya kalkmadı. Kimse saldırmadı. Şiddet asla olmadı. Sadece konuşuldu. Kimse Juanelo’nun adını silmeye kalkmadı. O zamanlar dünya daha mı iyiymiş ne! Kimse çıkıp da bu tesisi yıkmayı düşünmedi. Yoketmeyi. Silmeyi. Yıkıp da yerine yeni tuhaflıklar koymayı. Koyamazdı da zaten.
Ta ki, teknoloji gelişip Pompalar bulunana kadar. Sonrasında artık pompalar var. Pompalar hakim oldu suyun hareketlerine.
Peki! Pompa? Ona ne oldu?
Eh! O santralın kontrolunda. İtaat zincirinin bir parçası yani.
Ne olacaktı ki?
Devamı gelecek >>
Önceki Yazı : Suyun Hikayesi 1 – Zincir
İzleyen Yazı : Suyun Hikayesi 3 –
Halukcum…bu yazinin ortalarinda bir Teri de “yarim asir once” demissin. Bed asir once olacak.
Selamlar, sevgiler
Hasan
Sent from my iPhone
>
BeğenBeğen
Düzelttim sevgili Hasan. teşekkürler.
BeğenBeğen