Eski Kafa 2 – Güvercin

Eski başkadır, eskimiş başkadır. Nice eskiler var ki hiç eskimez. Namık Kemal ( 1840 – 1888 / Tanzimat aydını yazar, gazeteci, şair )

Dedim ya, dost sohbetlerinde, zaman zaman konu açılıyor. Ve ben de. Derme çatma görünen ve eğreti duran. Ama sahiciliğini her dem koruyan. O özlemlerimden. Kenarından kıyısından söz açıyorum. O zaman da, bana dönüp. “Nostaljik” diyorlar. Yani. Geçmişe aşırı bir özlem duyuyorsun, demeye getiriyorlar. Bu da beni düşündürüyor tabii ki!

Okumaya devam et

Eski Kafa  1 – Salaş

Eski kafalı bir adam olabilirim, ama elimde bira ile göl kenarında yaşlanmak istiyorumJohnny Depp

( 1963 – …. / Amerikalı oyuncu, yapımcı ve müzisyen)

Ben eski kafalıyım.. Bu sözcükleri. Giderek daha fazla düşünür oldum! Ben böyle söyleyince de. .. Malum karşılıklar alıyorum. “Yok canım!” “ Rica ederiz!.. “ gibisinden. En çok da. “Estağfurullah”. Bu da nasıl yazılıyorsa!… Yani dostlar. Bana kibarlık yapıyor… Sanıyorum ki. Bu sözcükleri bana yakıştırmıyorlar! Ama ben yakıştırıyorum! Hem de çok yakıştırıyorum!.. Zaten yakıştırmasam. Neden tekrar edip durayım ki!… “Ben eski kafalıyım!” diye… Ama öte yandan. Kimsenin aklına da şu soruyu sormak gelmiyor. Şu soru var ya! İşte o!..

Okumaya devam et

Değişim 1 – Değişmeyenler

Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.R. Hull (1919 – 1985 / Kanadalı oyun yazarı, senarist)

Gün geliyor. Kavramlar da moda oluyor! Bugünlerde de.1990 ların moda sözcüğü “Değişim”.  Otuz yıl sonra. Yine moda oldu!  Yine fırtınalar koparılıyor. Ama zaten. Ne zamandır tüm dünya. Ve tabii ki ülkemiz de. Bir kavram istilası altında. Kavramlara boğulduk! Kavramlar. Sözcükler. Sanki bir silah gibi kullanılıyor. Ama. Bu kavramlardan kimler ne anlıyor derseniz. Zaten kimse bir şey anlamasın isteniyor. Akıllar karışsın isteniyor. Herkes kendisine göre. Biraz da. İşine geldiği gibi bir anlam yüklüyor bu sözcüklere. Ve her konuşulduğunda. Kavramlar farklı anlamlarla doluyor ve taşıyor. Ve giderek içleri boşalıyor.

Okumaya devam et

Çataldaki Kurtlar

“Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.” John Arbuthnot  (1667 – 1735) ( İskoç matematikçi, hekim ve yazar)

Sonuç olarak bir yolcuyuz. Bu yolculuğa. Kendi isteğimizle çıkmadık. Ama. Bir yoldayız. Hayat yolundayız… Bu yol düz bir yol değil. Çatalları var. Dikenleri var. Ve biz yolcular da. Dümdüz değiliz. Eğrilerimiz var. Doğrularımız var… Yolu bir şekilde görürsünüz. Eğer bir damla akıl varsa. Ama ya kendinizi! Bunu görür müsünüz acaba? İnanın bana. Bu hiç de kolay değil. İsterseniz. Sorun şimdi kendinize! Eğrimiyiz doğrumuyuz diye.. Bunu. Düşünerek bulamazsınız. Buna akıl da yetmez! Bunu bulabileceğiniz. Bunu anlayabileceğiniz. O da anlayabilirseniz eğer… Tek bir yer vardır. Sadece tek bir nokta!..

Okumaya devam et

Muhtar 2 – Askıda Mantık!

Yapraksız kaldın diye gövdeni kestirme. Zira bu işin baharı var. Mevlana (1207 – 1273)(Fars tasavvufçu ve sufi bir mistik şair)

Hayat bu! Bir bakarız. Karşımıza yollar çıkar. Her bir yola gidemeyeceğimiz için. Birini seçeriz. Ve bu yolda ilerleriz. Sonra… Bir noktaya gelince. Bi bakarız. Yeniden karşımıza yollar çıkar. Ve yine biz. Yollardan birini seçip. Hayatımıza devam ederiz… Bu hep böyle sürer gider… Durum böyle olunca.. İnsanın aklına şu soru düşer: “Biz bu seçimleri. Neye dayanarak yapmalıyız?” diye…

Okumaya devam et

Yaprak 5 – Kedi

“İnsan için, öğretmenin doğa, kitabın insanlık ve okulun yaşam olduğu bir gün gelecek mi?” Halil Cibran  (1883 – 1931 / Lübnan asıllı amerikalı Ressam, şair, filozof)

Demiştim ki arkadaşıma… Şimdi bir an için düşün. Tersten düşün. Mesela. Görme duyumuz olmasaydı. İnsanlar. Görmek ile ilgili bir duyunun varlığını bilmeseydi. Acaba nasıl bir dünya kurardık ? Acaba. Geriye kalan. Dört duyu ile evreni nasıl algılardık?.. Evet tam da bu şekilde sormuştum..  Sormuştum ama. Aslında bu bir cevaptı… Bu neyin cevabıydı?

Okumaya devam et

Benim adım Mucize!

Kötülükler, nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekâlılar tarafından inanılır ” / Anonim

Kwame ve Osiris. Toz toprak içinde. Yıkıntılar arasında. Sağa sola bakınıp. Konuşuyorlar. Kwame soruyor:  “Daha çok mucize yaratıp. Gösteriş yapmak için mi. Başta müdahele edilmedi acaba?” Osiris cevaplıyor: “Yok canım! Kasıt yok! İşler kadere terkedildiğinden. Hazırlık yapılmamışdı. Elleri ayaklarına dolandı. Ne yapacaklarını bilemediler de ondan!”… Sokaktaki iki adamın. Bu sade sohbetini anlamak için. Öncelikle. Nerede olduklarını bilmek lazım… Neresi burası?

Okumaya devam et

Yaprak 4 – Baş Yaprak!

İnsanlar yüksek mevkilere ulaştıkça tanrılaştıklarını zannederler, düştükleri zaman insanlıklarının da elden gittiğini görürler.Sokrates (MÖ.469 – MÖ.399 / Antik Yunan filozofu)

Muzipçe bir ifadeyle… “Yani öyle bir yazmışsın ki! Sanki yaprak senden daha akıllı”…. diye söyledi. Bir arkadaşım. Telefon ederek… Ve. Ben de düşünmeye başladım tabii ki… Beni. Söylenen her şeyi yapan biri sanmayın. Mantığım onaylayıp. Duygularım beni ikna etmedikçe. Yapmam… Ama. Söylenen her şeye kulak veririm. Bu tuhaf görünen soruya da. Kulak verdim. Düşünmeye başladım. “Yaprak benden akıllı mı?” diye..

Ne dersiniz?

Okumaya devam et

Yaprak 3 – Perde Arkası


“Gerçeği, insanların ölçüsü ile değil; insanları gerçeğin ölçüsü ile tanı”  Hz.Ali (Ali bin Ebu Talib / 599 – 661)

Yaprak benim en iyi arkadaşım. Ne zaman ona baksam. Bana sorular sorup. Beni düşündürüyor. “Tabiat aklı” denilen şey bu olsa gerek! Yaprak’ dan öğrendim ki. Şu hayatta. Bir gördüklerimiz var. Bir de görmediklerimiz. Bu hep böyle. Tabiat aleminde de. İnsanlar dünyasında da. Bu böyle. Ama. Evet ama. Yine öğrendim ki. Aralarında büyük bir fark var. Nedir bu önemli fark derseniz. Fark şudur: Tabiatta hiç bir oyun yoktur. Tabiat. Hiç bir şeyi saklamaz! Ve tabiat. Hiç bir zaman da saklanmaz. Ama.  İnsanlara gelince. Onlar da. Oyunun her türlüsü var! Hem de sahnede değil. Perde arkasında! Ve onların. Perde arkası oyunları. Hiç mi hiç bitmez!….

Okumaya devam et

Yaprak 2 – Düşecek!

“Az anlamak, ters anlamaktan iyidir” Anatole France ( Fransız yazar. 1844 – 1924)

Ben yaprağa takıntılıyım! Belki de. Tabiatı sevdiğimden. Çimen deyip. Ot böcek deyip. Yaprak deyip geçemem! Bir şekilde oynaşırım onlarla. Sizler de. Yaprak deyip geçmeyin!. O küçücük. Ve sevimli tabiat parçası. Yani bir yaprak. Bizlere. Neler neler anlatır . Sadece hayatın geçici olduğunu değil. Varolmanın boşu boşuna olmayıp. Bir anlam taşıdığını. Yokolmanın da. Bir son değil. Yeni bir başlangıç olduğunu gösterir bize. Ama. Yaprağı ciddiye alıp. Biraz daha dikkatle düşünürsek. Bir şeyi daha farkederiz.. Hem de çok önemli bir şeyi! Nedir o derseniz? Bunu zaten biliyorsunuz!.. Ama belki. Bildiğinizi bilmiyorsunuz!

Okumaya devam et