Yılbaşı Oyunu 1 – Yediyüz

 “Hayat, bir oyuna benzer; istediğimiz kartları elde etmek elimizde değildir, ama oynamak elimizdedir.” Terence Terentius (MÖ.195? – MÖ.159? / Tam adı Publius Terentius Afer olan Berberi  asıllı Latin komedya  yazarı)

Başlığa bakıp da yanılmayın. O sevimli bir sayı! Ama ben, sevimsiz bir konudan sözedeceğim! Sanırım bir çok kişi yazacaklarımdan memnun olmayacak. Aslında kötü bir şey söyleyecek değilim. Biraz hesap kitap yapıp. Bir tespit yapacağım. Yani konu sayılarla ilgili. Kimsenin bilmediği bir şeyden de bahsedecek değilim. Herkesin bildiği. Ama belki düşünmediği. Belki de düşünmek istemediği bir şeyi. Ölçüp biçeceğim. Hepsi bu!

Okumaya devam et

Çeşme

Toprak arsaya. Dört taş koyar. Iki kale yapar. Başlardık top oynamaya. Çim yok. Direkler yok. Ağlar yok. Yer çizgileri yok. Zaten tüm bunlara. Gerek de yok. Az biraz seyirci var. Mahalle arkadaşları. O an için oyun dışında kalanlar. Ama sonradan. Oyuna girecek olanlar… Bazan da. Seyirci diye. Civar evlerden. Pencereye çıkıp bakanlar.. Komşular.

Okumaya devam et

İğreti 1 : Turfanda olaylar

 

Bu yazı iğreti bir yazı. İğreti olaylarla ilgili. Herhalde. Ne söylemek istediğim. Pek de anlaşılamayacak. Ama neyse. Döküverdim işte. Hızla. Aklıma geliverenleri. En iyisi anlatayım. Konu şu: İğretilik. O da nedir diyorsunuz! Bir tür “tertip hissi“. Size de olur mu bilmem! Bana olur zaman zaman. Bir takım olayların yakınındayken. Bir şeyler hissediveririm. Farklıca. Bir hissiyat bu. Kesinlikle mantık değil! Eminim. Yani. Rasyonel bir şey sayılmaz. Akılla çözmek istesek. Olmaz. Akıl işi değil bu. Daha çok. Bir sezgi. Değişikcesinden.

Okumaya devam et